Bir ses yükseldi evden. “Seninle Kürtçe konuşmak istemiyorum. Türkçe konuşunca da anlamıyorsun beni değil mi? Çocukları böyle yetiştirmemelisin Base. Çocuklara Türkçe öğret, toplum içinde kendilerini açığa vurmasınlar.” Durdum. Konuşan kimdi bilmiyordum ama söyledikleri dokundu, yutkundum.

Bu duyguyla önceden de tanışmıştım biliyordum. Yıllar önce İki Dil Bir Bavul’u izlerken de böyle olmuştum. Türkçe bilmediği için köye gelen öğretmen ile anlaşmakta zorlanan hatta anlaşamayan çocukları Zülküf’ü, Rojda’yı gördüğümde de böyle durmuş, kendime onlarca soru sormuştum. Çocuklar sınıfta bir şekilde önce “e” sonra “el” en sonunda da “el ele” demeyi öğrenmişti de biz büyükler hala “el ele” diyememiştik, diyemedik. O anda da yutkunmuştum. İki Dil Bir Bavul gerçeğin filmiydi. Filmin yönetmenlerinden Orhan Eskiköy, bu sefer içimizi düğüm düğüm yapacak başka hikaye ile karşımıza çıkıyor. 

Orhan Eskiköy ve Zeynel Doğan’ın yönetmenliğini yaptığı filmde Kürt-Alevi bir ailenin hikayesi anlatılıyor. Bir kısmı ailenin birebir yaşadığı gerçeklerden bir kısmı ise bu topraklarda yaşananlardan harmanlanmış, kurmaca ile gerçeğin birleştiği Maraş Katliamı sonrası Elbistan’a yerleşen bir ailenin hikayesi…  Yurtdışına çalışmaya gitmiş ancak iş kazasında ölen bir babanın, çocukken şahit olduklarını hafızasından silemeyip dağa çıkan evin büyük oğlu Hasan’ın, babasının istediği gibi topluma uymuş Mehmet’in ve dağa çıkan oğlunu yıllardır sessizce, umutla bekleyen bir anne, Base’nin hikayesini bugünü ve dünü ile izliyoruz. Dünü görmüyoruz, dinliyoruz.  Sesin gücü gariptir ki görüntüden daha kuvvetli bir hal alıyor bu filmde. Yıllarca yurt dışında çalıştığı için, okuma yazma bilmeyen karısına, mektup yerine sesini çektiği kasetleri gönderen bir babanın sesi, nasihatleri, geçmişe sünger çekin ve unutun çağrısı yükseliyor hep kasetlerden. Filmin yönetmenlerinden Zeynel Doğan’ın babasına ait bu kasetlerde söylenenler bir dönem yaşananların, yürek burkan kaydı.

Gerçeklerle yüzleşmek mi zordur?  Yoksa gerçekleri kabul edip acısını çekmek, acıyı paylaşmayı öğrenebilmek mi?

Yemyeşil ağaçları göreceksin. Sonra köprüde duran dolmuşu.  Yaşlı bir kadın inecek, siyahlar içinde. Siyah eteği, siyah bol gömleği, siyah baş örtüsü. Başörtüsünden gözüken bembeyaz saçlarının yüzünde bıraktığı aydınlığı fark edeceksin. Bir de gözlerindeki derin yalnızlığı, bekleyişi…  Elinde küçük bir poşet, çakıl taşları dolu yokuşu yavaşça yürüyecek. Ağaçlar arasındaki bakımsız, asma kat girişi neredeyse yıkılmaya yüz tutmuş eve varacak. Sessizce dikilecek kapıda, duracak, evin kapısını açacak, içeri girecek. Evin içindeki karanlığı, terk edilmişliği göreceksin. Eline bir çalı süpürge alacak. Sıvaları dökülmüş evin girişini sessizce süpürecek. Yorulacak, usulca divana uzanacak. O sessizlikte duvarın sıvasından bir parça düşecek. İrkileceksin.  Ve Base ana seslenecek: “Hasan?”  Hasan kim diyeceksin. Film boyunca hiç görmeyeceğin Hasan’ın, Base ananın yıllardır beklediği oğlu olduğunu öğreneceksin.  Neredeyse her akşam gelen cevapsız telefonlara konuşan Base ana, telefona  “Hasan, ne zaman geleceksin?” diyecek. Yetmeyecek! Base ana bir başka gün telefona “Hasan, lalijin ne demek biliyor musun? Anneler çocuklarını beşikte bırakıp gittiğinde çocukların ağlamasına lalijin denir. Çocuklar köyden göçüp gittiğinde yaşlıları yalnız bıraktıklarında yaşlıların ağlamasına da lalijin denir.” diye seslenecek.  Base Teyze hiç ses gelmeyen telefona konuşacak, sen ahh Base Teyze diyeceksin, belki sarılmak isteyeceksin. Mehmet’e Maraş katliamını anlatacak. Bir bavuldan dökülecek acılar… Filmin her anında şimdi olacak, Base Teyze dizlerine vura vura ağıt yakacak, ağlayacak diye bekleyeceksin. Olmayacak. Doğru ya, ağıt yakmak her zaman çığlık çığlığa ağlamak değildi. Susmaktı. Beklemekti. Vazgeçmemekti. Base Teyze’nin kendisiydi. Bu ülkede evlatlarını bekleyen anaların uzaklara bakan gözleriydi.

Şimdi hala filmi izleyip izlememeye karar veremedin mi?

Bu topraklarda farklı acılar yaşamış çocukların, anaların, babaların hissettiklerini anlayabilir misin? Peki, hissetmeyi denemek ister misin? Eğer hazırsanız sormaya, sorgulamaya, yüzleşmeye, hesaplaşmaya, anlamaya, anlayışlı olmaya, utanmaya, utandırmaya, acıyı paylaşmaya, vicdanlı bir insan olmaya, Babamın Sesi sizi bekliyor.

Filmin sonunda içinizde o garip duygu uyanıyor. Base Teyze artık siyah giymesin, Base Teyzeler Hasanları beklemesin. Base Teyzeye artık kimse Asiye demesin!

Daha yazı yok.
Filmloverss.com size daha iyi hizmet sunmak için çerezleri kullanır. Sitede gezerek çerezlere izin vermiş sayılırsınız. Ayrıntılı bilgi close-cookie-information