Yazar Puanı
Puan - 65%
65%
Göçmenlik, sınıfsal ayrışma, küresel ısınma, yabancı düşmanlığı, yalnızlık, maneviyattan yoksunluk, sevgisizlik, ölüm korkusu ve yozlaşma gibi birçok konuyu mizahi bir dille ve rüyalarla gerçekliğin birbirine karıştığı görsel bir atmosferle sunan ve hâliyle sınıflandırılmayı reddeden bir film var karşımızda.
93. Akademi Ödülleri’nin En İyi Uluslararası Film dalında Polonya’yı temsil eden Bir Daha Asla Kar Yağmayacak – Sniegu juz nigdy nie bedzie; izole, korunaklı ve konforlu bir sitenin çaresiz, amaçtan yoksun ve içlerindeki boşluk hissiyle boğuşan orta sınıf mensubu sakinlerince arzu nesnesi ve kurtarıcı hâline dönüştürülen, annesini Çernobil felaketinden sonra kaybetmiş, Pripyat doğumlu bir göçmen olan Zenia’nın büyülü hikâyesine odaklanıyor. Dünya prömiyerini geçtiğimiz yıl Venedik Film Festivali’nde yapan filmin yönetmen koltuğunda The Other Lamb, Mug, Body ve In The Name Of filmlerinin yönetmeni olan Małgorzata Szumowska var. Kendisine Bir Daha Asla Kar Yağmayacak’tan önceki tüm filmlerinde görüntü yönetmeni olarak eşlik eden Michal Englert, bu kez yönetmen olarak eşlik ediyor.
Filmin senaryosunu da birlikte yazan yönetmenler, günümüzün dünyasında ilerlemenin belirli bir sınıfa sağladığı konfora dikkat çekip yine aynı sınıfa mensup insanların ruhundan ve dünyanın kendisinden götürdüklerini irdelerken, bu sorunla neredeyse tüm filmlerinde yüzleşmeye çalışan Andrey Tarkovsky’yi yardıma çağırmışlar. Szumowska, Zenia rolü için adaylar düşünürken Stranger Things izleyen oğlunun önerisiyle Alec Utgoff’la iletişime geçmiş ve uzun uğraşlar sonucunda Utgoff’u ikna etmeyi başarmış. Utgoff’un cazibesi ve azmi, her yerde rastlayamayacağınız türden tuhaf, gizemli ve bir o kadar da sıradan bir süper kahramanın resmedilişini mümkün kılmış. Zenia’nın annesiyle olan ilişkisinde, yönünü kaybetmiş insanları kurtarma çabalarında, bardakları hareket ettirişinde ve Bir Daha Asla Kar Yağmayacak’ın sinematografisinde, filmleriyle yönünü bulmakta zorlanan insanlık için dua ettiğini belirten Tarkovski sinemasının izlerini sürmek mümkün.
Bir Daha Asla Kar Yağmayacak: Orman Manzaralı Çaresizlik
Filmin açılış sekansında büyülü ve gizemli bir düş ormanından çıkıp gelen masör, hipnotizmacı, şifacı, dünyadaki tüm dilleri konuşabilen, piyano çalabilen, mükemmel bir şekilde dans edebilen Zenia, film boyunca elindeki masaj yatağıyla kapı kapı dolaşarak Varşova’daki site sakinlerinin dertlerine deva olmaya çabalıyor. Zenia tüm bu özelliklerine rağmen, muhtemelen Ukrayna-Rusya savaşından kaçıp Varşova’da kalacak yer bulabilmek için göçmenlik bürosuna başvuran, belediye otobüsüyle seyahat eden, yoldaki arabaların sıçrattığı çamurla pantolonu ıslandığında sitemle bakan, Çernobil felaketinden sonra annesinin ölümüne engel olamamış, ücreti karşılığında masaj yapan hepimiz gibi sıradan bir insan aynı zamanda.
***Yazının bundan sonraki bölümü Bir Daha Asla Kar Yağmayacak ile ilgili keyif kaçırıcı detaylar (spoiler) içerebilir.***
Zenia öylesine çetrefilli ve büyülü bir karakter ki, Andrey Tarkovsky’nin başyapıtı Stalker (1979) filmindeki Çernobil’i anımsatan Bölge’de doğup büyüyen, doğuştan dezavantajlı ve mucizevi kız çocuğunun filmin sonundaki ikonik sahnede bardakla oynadığı gibi düşünce gücüyle bardakları hareket ettirebiliyor. Yine aynı filmdeki İz Sürücü’nün motivasyonuna benzer şekilde inanç ve amaçtan yoksun insanları hipnotize edip düşlerin ve anıların ormanında belki çocukluğun masumiyeti, belki yalnızlığı, belki de sevgisizliğiyle yüzleştirebiliyor. Öte yandan Tarkovsky’nin bir diğer filmi Zerkalo’nun (1975) baş karakteri gibi annesiyle bir türlü hesaplaşamamış ve pişmanlıkla dolu bir kalbe sahip. Hem de tıpkı Zerkalo’daki gibi, filmdeki herkes kendisiyle birlikte olmaya can atarken, Zenia’nın film boyunca romantik ve yoğun bir ilişki kurabildiği tek kişi olan Wika, anılarındaki annesiyle aynı kişi. (Weronika Rosati)
Hem insanüstü hem de insani açıdan çok katmanlı bu baş karakterin duygu derinliği ve gizemli yolculuğu başlı başına çok cezbedici bir fikir. Zenia’nın kişisel derinliğinin yanı sıra, site sakinleriyle karşılaştığı anlar da yer yer oldukça absürt ve etkileyici ancak, Bir Daha Asla Kar Yağmayacak’ın bir taşlama olarak güncel sosyolojik ve politik sorunlara yönelik bakışı oldukça sıradan. İnsanlara şehrin keşmekeşinden uzak, orman manzaralı, güvenliği ve otoparkıyla doğanın içinde eşsiz daireler sunan sitelerde yaşayanların, ideal çekirdek ailelerin yer aldığı klişelerle dolu site reklamlarındaki gibi bir hayat süremediklerini tahmin etmek zor olmasa gerek. Yönetmenler de film boyunca bu hayatların defolarına dair tespitlerini aceleci bir şekilde sıralıyor. Bir Daha Asla Kar Yağmayacak, ideal site yaşamının defolarını deşifre ederken arızalı ebeveyn-çocuk ilişkilerine, aldatmaya, uyuşturucu kullanımına, iletişimsizliğe, ölüm ve yaşlanma korkusuna, kibirli ve benmerkezci entelektüellere, yabancı düşmanlığına ve birçok başka konuya değiniyor. Zenia’nın gizemi ve derinliğiyle yola çıkan film, dillere pelesenk olan tüm bu sorunlarla örülmeye çalışılan yüzeysel ve demode yapısı ve karikatürize yan karakterlerinin akla ilk gelen tipik resmedilişleri yüzünden etkileyici görsel atmosferini ve Tarkovsky’den devralmaya çalıştığı yoğunluklu sanatsal üslubu sağlam bir merkeze yerleştiremiyor.
Her şeye rağmen izleyicisini allak bullak etmeye meyilli; anıların, rüyaların, korkuların, pişmanlıkların, kendini sevdirmek için, sevmek için, anlamak için, ölmemek için, biraz olsun iç huzura kavuşmak için debelenen insanların birbiri ardına sıralandığı büyülü bir film Bir Daha Asla Kar Yağmayacak. Zenia, filmin sonuna doğru Wika’yla birlikte hazırladığı sihirbazlık gösterisinde planda olmayan bir şekilde ortadan kaybolup geldiği yere, düşlerin ormanına dönüyor. Zenia gittiğinde neyin karın yeniden yağmasına sebep olduğunu anlamak oldukça zor. Belki gerçekten de karın yeniden yağması için beklediğimiz tüm kurtarıcıları unutup etrafa bakıp bağ kurabileceğimiz bir insan, bir ağaç, bir mezar taşı, bir köpek ya da huzurlu bir ölüm bulup onunla bütünleşmemiz gerekecek.
Bu yazı ilk olarak 8 Haziran 2021 tarihinde yayınlanmıştır.