Yazar Puanı
Puan - 80%
80%
Bizim Çağımız, Carlos Reygadas’ın kendisinin canlandırdığı Juan ile Esther’in evliliklerini merkeze alan ancak bu evliliğin bir hikâyeye dönüşmesinden ziyade medeniyeti, ehlileşmeyi ve iletişimi kritik eden, bu kritik süresince de seyirlik bir deneyime dönüşen bir film.
Üç amigonun arasına katılıp Hollywood’da rüzgarlar estirmeyi elinin tersiyle iten Carlos Reygadas’ın Japonya – Japón ile başlayan “seyirciye neler gösterebilirim benden başka kimselerin göstermeyeceği” sorusuna emsalsiz yanıtlar verdiği sineması, Bizim Çağımız ile hız kesmeden devam etmekte. Büyük sözleri kendi diliyle söylemekten geri kalmayan Reygadas, son derece ciddiye aldığı medeniyet, ehlileşme ve insanlık gibi devasa kavramları filminin içinde zamanı bükerek, seyircisinin yüzüne fırlatıyor. Seyircisine acımayan cesur yönetmenimiz, bunu büyük ölçüde seyircisine saygı duymadığı için değil, bilakis, seyircinin en az kendisi kadar yetkin bir konumda olduğunu düşündüğü için hiçbir acıma duygusuna bürünmeden yapıyor bunu. En azından ben buna inanmak istiyorum.
Bizim Çağımız, Carlos Reygadas’ın kendisinin canlandırdığı Juan ile Esther’in evliliklerini merkeze alan ancak bu evliliğin bir hikâyeye dönüşmesinden ziyade medeniyeti, ehlileşmeyi ve iletişimi kritik eden, bu kritik süresince de seyirlik bir deneyime dönüşen bir film. Bana kalırsa filmin adı da bu noktada önem kazanıyor. Filmin ilk sekansında çocuklar yer yer çamurlu, geniş çorak bir arazide oyun oynarlarken kamera onların seviyesinde, en az onlar kadar hareketli ve amaçsızca dolaşıyor. Uzun ve kesintisiz planların ardından sırayla, yine aynı geniş arazinin üstünde ve yakıcı yaz güneşinin altında bir yerde gençlerin gölge bir yere sığınıp sohbet ettiği bir alana geçiyoruz. Çocukların durmak bilmeyen hareketinin yanında biraz daha durgunlaşan ama asla ehlileşmeyen bu genç grubunun içinden de çıkıp yetişkinlerin dünyasına giriş yapıyoruz. Reygadas, filmin ilk sekansında çocukluktan yetişkinliğe belli bir kronolojiyi işaret ederek bize sunduğu insan hayatının, bu vahşi ve kurak yerin neticede bir kronolojiye sahip olmadığını, hepsinin aynı yerde aynı anda hep bir arada varolduğunu ama bizim bir şekilde bu zamanı bölerek parçalara ayırdığımızı vurgulamak istercesine çocuklarla gençleri ve yetişkinleri sürekli birbirine katarak, bazen de çok keskin çizgilerle ayırarak gösteriyor. Neticede hayatın kendisi bizim ürettiğimiz dil ile kronolojik akmaya zorlanırken, bilincimizin dışında akıp gitmekte olan zamanın hakikaten doğrusal bir çizgide düzgünce ilerlemediğini, geçmiş ve geleceğin birbirinden ayrılmasının mümkün olmadığını, tüm zamanların burada şimdi yaşandığını kabul eden bir film olduğunu söyleyebiliriz Bizim Çağımız için. Yetişkinlerin çocuklar kadar vahşi ve amaçsız olabildiği, çocukların da yetişkinlerin kendilerine ait evrenleri gibi bir evren kurabildiği bir düzeni gösteriyor yönetmen; böylelikle yetişkinlikle tamamen rasyonel bir evreye geçilmediğini, çocuklukla yetişkinlik arasında kesintisiz bir bağ olduğunu ve maalesef, birçoğumuzun inanmak istediği gibi çocukluğun hiç de masumiyet ve iyilikle dolu bir dönem olmadığını filmin en başında “kızları öldürme” oyunu teklif eden çocuklarla gösteriyor.
Bizim Çağımız: Esther ve Juan Arasında Bir Yerlerde
Bu geniş arazide konumlanan çiftliğin sahibi çift Juan ve Esther’in birbirlerine duyduğu koşulsuz ve sınırsız görünen sevginin dehlizlerinde çalkalanan hikâyesini filmin temeline yerleştiren Reygadas, daha önce de belirttiğim gibi bir hikâye anlatımının da ötesinde dille, medeniyetle, insanlıkla olan savaşını (evet oldukça büyük bir savaş veriyor; öyle büyük bir savaş ki bu yönetmen dile dökemiyor ve yalnızca film formunda anlatıya dönüşebiliyor sanki) Juan’ın dizginlenemez despotizminin omuzlarına yıkıyor ve Esther’i Lacan’a emanet edip post-feminizme gözkırparak, ehlileştirilemeyen duyguların patlak verdiği yerlerde kızgın boğalara kesme yaptığı ve garip bir şekilde 2010’ların sonlarına doğru çok da beklemediğimiz bir tercih olmasına rağmen yine de tuhaf durmayan çarpıcı kurgusuyla bitiriyor filmini.
Tüm bu süreç boyunca, ki filmi izleme sürecini Esther ile Juan’ın hayatından bir kesit gibi değil de, biz seyircilerin de hayatını ve zamanını etkileyen bir deneyim olarak görünce her şey daha da netleşiyor, sürekli ikiliklere başvuran Reygadas bu ikiliklerin arasına sıkışan ya da dışına taşan şeyleri kendisine dert ediniyor. İnsan – hayvan, medeni – vahşi, çocuk – yetişkin, kent – kırsal, kadın – erkek, yalan – hakikat, zevk – acı gibi sembolik düzende ayırt edilerek tanımlanan birçok ikiliği birbiriyle çarpıştırıp, bu çarpışmadan doğan o tanımsız bölgenin, aslında günlük hayatlarımızın ne kadar da içinde yeraldığının altını çiziyor. Sonsuz bir büyüme hikâyesi olarak da görülebilecek bir film olan Bizim Çağımız, en çok da “Esther’e ait bir oda” vermemesiyle eleştiriliyor olmasına rağmen, tüm film boyunca kendisine ait arzusunu Juan’ın arzularına, düzenine, çiftliğine, boğalarına ve en önemlisi diline teslim etmeyen Esther’in varlığına işaret ediyor.