Dünya prömiyerini Locarno’da gerçekleştiren, hemen ardından ise Toronto Film Festivali’nde gösterilen Sibel, bu yılın en kayda değer yerli yapımlarından biri olarak dikkat çekiyor. Çağla Zencirci ile Guillaume Giovanetti’nin yönettiği; Damla Sönmez, Erkan Kolçak Köstendil, Emin Gürsoy ve Elit İşcan’ın rol aldığı Sibel, çocukluğundan beri dilsiz olan 25 yaşındaki Sibel isimli bir kadının, kuş dilinin (ıslık dili) konuşulduğu Kuşköy’de geçen masalsı hikâyesini konu alıyor. Türkiye sinemasında son yıllarda karşımıza çıkan en güçlü kadın karakterlerinden birini içeren Sibel, birçok açıdan beyazperdede görülmeyi hak eden bir yapım. Bu hafta sinemada Sibel izlemek için 10 sebebi derledik.
Bu Hafta Sinemada Sibel İzlemek İçin 10 Sebep
Damla Sönmez
Filme adını veren karakterle tam anlamıyla bütünleşen ve muhteşem bir performansa imza atan Damla Sönmez’in ıslık çalmayı dahi bilmeden hayatı boyunca ıslık diliyle iletişim kurmuş dilsiz bir karakteri böylesine başarılı bir biçimde canlandırması takdire şayan. Bu rol için iki yıl ıslık eğitimi alan Damla Sönmez’in elbette ormanda korkusuzca yürümek için de kondisyonunu epey geliştirmesi gerekmiş. Zira Sibel’in korkusuzluğu ve çevikliğinin yansıtılması için Damla Sönmez’in de fiziksel olarak kendisine ekstra yüklenmesi gerekmiş. Sibel gibi güçlü bir karakteri canlandırmanın oyuncunun kariyerine de itici bir güçle etki ettiğini de elbette Damla Sönmez’in bu süre içerisinde kucakladığı ödüller aracılığıyla görebiliyoruz.
Çağla Zencirci ve Guillaume Giovanetti
Uzun yıllardır birlikte çalışan Çağla Zencirci ve Guillaume Giovanetti, kendileriyle gerçekleştirdiğimiz röportajda; “Bir şehre ya da bir bölgeye gidiyoruz ve oranın coğrafyası, oranın insanı bize ilham veriyor, genelde böyle çalışıyoruz. Sibel’de de bu şekilde çalıştık. Filmin çekildiği Kuşköy’e gittik oradaki insanlarla tanıştık, onların hikâyelerini dinledik. Burada duyduğumuz yerel öyküler bizi çok etkiledi ve bu hikâyeleri filmimize yerleştirmek istedik. Nitekim, bu yaklaşımı önceki filmlerimiz olan Noor ve Ningen’de de görebilirsiniz.” şeklinde hem filmin bir nevi ortaya çıkış sürecini hem de çalışma biçimlerini tanımlıyorlar. İkilinin dinledikleri hikâyeler, ıslık dilinde olduğu gibi böyle bir dilin varlığına dair okudukları bir cümleden bambaşka anlatılara kapılarını aralıyor. Yıllardır uyum içinde çalışan ve ulusal ve uluslararası festivallerde filmleriyle beğeni toplayan yönetmenler, son filmleriyle bu başarıyı taçlandırıyor.
Kırmızı Başlıklı Kız Masalının Modern Yorumu
Sibel’in masalsı bir yanının olduğu iddia edilebilir. Varlığı bilinmeyen bir kurt, bir kurt gibi hikâyeye giriş yapan Ali karakteri, Sibel’in kurdu avlayıp kendini köye kanıtlama çabası aslında Kırmızı Başlıklı Kız masalının adeta ters yüz edilmiş hâli gibi görünüyor. Ormanda tek başına gezinmeye çıkan Sibel, kandırılarak kurda yem olmuyor, nitekim onu kurtaran bir başka erkek avcı da bulunmuyor. Kendi kurdunun peşine düşen Sibel, korkusuzca herkesle mücadeleye girişebiliyor. Bu bakımdan, Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabında masalların tabi tutulduğu yorumlamanın üzerine bir de normların film aracılığıyla dönüştürülmesine şahit oluyoruz.
Başarılı Görüntü Yönetimi
Filmin çekimleri olayların da geçtiği yer olan, Giresun’a bağlı Kuşköy’de gerçekleştirildi. Doğal güzellikleriyle ciddi bir sinematik potansiyele sahip olan bu bölgeyi, beyazperdede daha öncede görme şansına sahip olmuştuk. Bu film de benzer bir görsel dilin peşinden giderek Doğu Karadeniz’in yemyeşil doğasını hayranlık uyandırıcı bir biçimde yansıtıyor. Lakin görüntü yönetmeni Eric Devin’in imzasını taşıyan bu görüntülerin, film açısından tek önemi “güzel” olmaları değil. Sibel, anlatısı ve başkarakterinin yapısı gereği doğa ile doğrudan bağlantılı bir film. Bu sebepten filmin son derece başarılı olan görüntü yönetimi, sağladığı şık görüntülerin yanında karakterin doğa ile bütünleşik hâlini de yansıtması açısından Sibel’in çok önemli bir parçasını oluşturuyor.
Ötekileştirmenin Etkileyici Temsili

Filme adını veren karakter, dilsiz olması sebebiyle toplum dışına itilmiş bir kadın. Köy halkının Sibel’e karşı takındığı ötekileştirici tutumun da ötesinde, bu genç kadın yakın çevresinden dahi benzer bir yaklaşım görüyor. Onun maruz kaldığı bu “lanetli” muamelesi ve onun bu durumla mücadele etme şekli, filmi güçlü bir kadın anlatısı olmasına ek olarak, güçlü bir “öteki” hikâyesine de dönüştürüyor. Filmin tek ötekisi bu karakter değil aslında. Asker kaçağı olan ve köyün yakınlarındaki ormanlık alanda saklanan Erkan Kolçak Köstendil’in canlandırdığı Ali karakteri de anlatının bir başka, ve bu kez bir tehdit unsuru olan, ötekisi olarak yer alıyor filmde.
Kapanış Jeneriğinde Çalan Şarkı: Sus Payı

Rap müziğin, son dönemde televizyon dizilerinde ve sinema filmlerinde kullanıldığına sıklıkla şahit oluyoruz. Bu kullanımların bir kısmı şarkıların orada yer alıyor olmasının işlevselliğini sorgulatırken, bir kısmı da son derece başarılı sonuçlar doğuruyor. Sibel’in kapanış jeneriği de bu durumun en başarılı örneklerinden biri. Rapçi Pi’nin hazırladığı Sus Payı isimli şarkı filmin sonunda çalmaya başladığı anda, izlediğimiz anlatıya coşkulu ve çarpıcı bir nokta koymuş oluyor. Bunda tabii ki şarkının Sibel’e ithafen yazılmış sözlerinin de etkisi büyük.
Filmin Festival Yolculuğu
Prömiyerini dünyanın saygın film festivallerinden Locarno’da yapan Sibel, bu festivalde büyük ödül olan Altın Leopar için yarışmıştı. Festivalden FIPRESCI ve Ekümenik Jüri ödülleriyle dönen yapım, bu sayede dünyada ciddi bir ses getirmişti. Devamında Toronto, Chicago ve Busan gibi önemli film festivalinde seyirciyle buluşan film, Türkiye prömiyerini ise Adana Film Festivali’nde yapmıştı. Sibel, festivalde en iyi filme verilen Altın Koza’nın yanı sıra En İyi Kadın Oyuncu (Damla Sönmez) ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Emin Gürsoy) ödüllerini kazanmıştı.
Güçlü Bir Kadın Karakter
Kuş dili ya da farklı bir tanımıyla ıslık dili, kullanıldığı yörede haberleşme aracılığıyla özellikle insanların birbirine uzak olduğu, araya mesafenin girdiği alanlarda iletişim kurmanın etkili bir yöntemi olarak görülebilirken telefonların yaygınlaşması ile birlikte yavaş yavaş kaybolmaya yüz tutmuş. Bu noktada Sibel karakteri önemli, çünkü o konuşamıyor ve kendisini ıslık diliyle ifade ederek aslında konuşmanın bir başka yolunu buluyor. Sibel’in hem dilsiz olması hem de başına buyruk ayrıksı tavırları köy halkı tarafından adeta “lanetli” olarak etiketlenmesine yol açıyor. Sibel’in temel mücadelesi ise uzun yıllardır anlatılagelen kurdu avlayıp köy halkına kendisini ispatlamak. Kimsenin boyunduruğu altına girmeden kendisini ve becerilerini küçümsemeden hayatına devam eden genç kadın, öylesine güçlü bir karakter ki baskılara boyun eğerek dönüşmek yerine sonuna kadar giderek etrafını değiştirmeyi başarıyor.
Kuş Dili

Sinemada dil kullanımı, başta Jean-Luc Godard olmak birçok yönetmen tarafından filmleriyle tartışmaya açılmış bir kavram. İletişimin, iletişimsizliğin, anlam yaratmanın en önemli unsurlarından olan dil, Sibel’in de merkezinde yer alan konulardan biri. Islık çalarak iletişim kurma temeline dayanan kuş dili, başkarakterin çevresiyle iletişim kurmasının ya da kuramamasının önemli bir göstergesi olarak dikkat çekiyor. Bu dilin kurmaca bir sinema filminde, bu denli baskın kullanılması da yönetmenlik açısından cesur ve altından kalkılması güç bir tercih. Lakin filmin yönetmen ikilisi, bu zorlu durumu lehlerine kullanmayı başarıyorlar.
Filmden Yayınlanan Etkileyici Fragman
“Türkiye’nin kuzeyinde küçük bir köy olan Kuşköy’de köylüler, atalarından miras aldıkları bir ıslık diliyle uzak mesafeler arasında iletişim kurmaktadır. Çocukluğundan beri dilsiz olan 25 yaşındaki Sibel, çevresiyle ancak bu dille iletişim kurabilmesine rağmen yine de kendini yalnız ve dışlanmış hissetmektedir. Bir gün köyün yakınlarında bir ormanda saklanmakta olan Ali’yle karşılaşan Sibel, içinde ilk kez farkına vardığı yeni bir gücün uyandığını hisseder.”