Cinemama’nın, Goethe Institut Istanbul’un katkılarıyla gerçekleştireceği ücretsiz film gösterimleri bu Çarşamba, B-Movie: Lust & Sound in West-Berlin 1979-1989 ile başlıyor.
Gerçekleştirilecek bu keyifli gösterimi, Yeşim Tabak’ın müzik seçkisi takip edecek. Ağırlıklı olarak 70’lerin sonundan 90’ların sonuna kadar ortaya çıkan punklar, eski punk’ların yaptığı erken, endüstriyel technolar ve garip pop parçaları duyabilecekleriniz arasında. Ardından da Just D’yle beraber daha güncel ve muzip karanlıklara dalacağız.
Cinemama, B-Movie: Lust & Sound in West-Berlin 1979-1989 ile Başlıyor
Dünya tarihinin en özgür “mülteci kampı”na yakından bakmak ister misiniz? Ya da bugün turist akınına sebep olan şu ‘Berlin efsanesi’nin ‘tam olarak’ nasıl bir kaynağı olduğuna?..
B-Movie, hem Batı Berlin’in son 10 yılından eşsiz bir belgeler toplamı hem de bir ‘şehvet & müzik’ güzellemesi. Büyük kısmı ilk kez gün ışığına çıkan arşiv görüntülerini muzipçe bir kurmacanın parçası yapan film, 20. yüzyılın bireysel dışavurum idealinin zirvelerinden birini yaşadığı; istisnai koşullarda oluşmuş istisnai bir şehir deneyiminin ortasına atıyor bizi. O yıllarını konser, klip, röportaj görüntülerinden bildiğimiz (Nick Cave, Blixa Bargeld, Gudrun Gut gibi) yıldızların 20’li yaşlardaki sokak yaşamına, tam olarak ‘içeriden’ bir bakışla dahil oluyoruz.
Hedonistlerin, işgalcilerin, sanatçıların, punk’ların, askere gitmek istemeyenlerin, her türlü bireysel acayipliğin mübah olduğu bir yer arayanların sığındığı bir ‘ada’ burası. Aslen askeri işgal altında, duvarlarla çevrili, asık suratlı ‘ve ama’ haz dolu bir oyun alanı. Kapitalin, ‘kendisiyle ne yapılacağına karar verilene dek’ bir çeşit koruma altına aldığı, ama içinde kapital dönmeyen, hiçbir üretimin ticari başarı için yapılmadığı, tam da bu sebeple tamamen özgür bir ‘yıkıntı bölgesi’. Dönemin Batı Berlinlileri, şehrin 20’lerdeki dekadansını tekrar etmeye ant içmiş görünüyorlar. Rehberimiz Mark Reeder ise, kentte dönen tüm efsanelerin kesişme noktasında duruyor.
“Alman müziğini sevdiği” için şehre gelip derhal evinde hisseden bu İngiliz, aynı zamanda Malaria!’nın menajeri; Die Toten Hosen’ın tonmaysteri; Einstürzende Neubauten’dan Westbam’a tüm yerel kahramanların arkadaşı; B-sınıfı ‘gore’ filmlerin oyuncusu ve Joy Division’ın şehirdeki tek konserinin organizatörü. Bir yandan da, New Wave grupları Shark Vegas ile Die Unbekannten’ın üyesi. Reeder’ın rehberliğinde Batı Berlin’i gezerken, Tilda Swinton, New Order, David Hasselhoff, Christiane F. ve daha nice tanıdık sima da, bir yerinden kadraja dahil oluyor.
Biçimiyle konusunu birebir örtüştüren film, post-punk’tan yola çıkıp techno’ya uzanan nefis soundtrack toplaması için bile, izlemeye değer. Uzun bir video klip, görülmedik bir arşiv sunan bir belgesel, eğlenceli ve grotesk bir gençlik filmi. B-Movie, biraz bunların hepsi. Film, artık hiçbirimizin dahil olamayacağı geçmiş bir ‘karnaval’ı kutsuyor gibi görünse de, nihayetinde nostaljik olmayı amaçlamıyor ve bayrağın bir sonraki kuşağa, punk’tan techno’ya devredildiği yere kadar götürüyor serüveni.
B-Movie, iki yıl önce Uluslararası İstanbul Film Festivali’ndeki gösteriminden bu yana ilk kez İstanbullu seyircinin karşısına çıkıyor.
Etkinlik detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.