Kişiliğimizin en belirgin ve en saklı yanlarının derin derin zihnimize kazındığı ve ileriki dönemde değiştirmenin, farklılaşmanın git gide zorlaştığı özelliklerinin keşfi çocukluk ve gençlik yıllarının arasındaki değişken zamanlarda gerçekleşir. Bu keşifler genellikle sancılıdır çünkü artık yeni bir “şey” oluyor olmanın benlik üzerinde yarattığı çatırdama hâli vahşileşmeyi de beraberinde getirir. Bu insanın özünde iyi ya da kötü oluşunun bir tartışması olmasa da fırsat bulduğunda kötü olabilme hâlinin de bir yansımasıdır. Çünkü çocukluk ve gençlik yılları arasında vahşi ve naif olan bir aradadır. Bu bir savaş değil, birlikte bir varolma hâlidir. Çocukluğun naif gençliğin ise daha yıkıcı olarak tanımlandığını düşünürsek ikisi arasındaki geçişte meydana gelen bu iç içe olma durumu daha da ilgi çekici bir hâl alır. Biz de bu sebeple çocukluk ve gençlik yılları arasında bir yerlerde kendi kimliğini sancılı bir biçimde keşfeden karakterlerin yansıdığı birbirinden başarılı 10 filmi bir araya getirdik.
Çocukluk ve Gençlik Arasında Kendini Keşfetmenin Vahşi Doğası Üzerine 10 Çarpıcı Film
The 400 Blows (1959)
Okulu kırmak, okuldan kaçmak anlamına gelen Fransızca bir deyimden ismini alan François Truffaut imzalı 400 Darbe, sinemanın unutulmaz eserleri arasındadır. Okulda yapmadığı bir ödevden kurtulmak için bir çocuk okuldan kaçar. Okuldan kaçtığı gün annesini yolda başka bir adamla görür ve bu gördüğüne bir an için anlam veremez. Ertesi gün okula gittiğinde öğretmeninin “Dün nerdeydin?” diye bir soru yöneltmesi çocuğu boşluğa düşürür ve annesinin öldüğünü dile getirir. Buradan sonra film ikiye ayrılır, yetişkinlerin toplanması ve çocuğun bu yalanını irdelemesi filmin bir yerindeyken diğer tarafta da çocuk ve arkadaşları kaçıp denize ulaşmaya çabalarlar, hayal kurarlar. Denize ulaşmak gerçeklerden kaçmak olduğu kadar bir yandan da büyüme hâlidir.
Village of the Damned (1960)
İngiltere’nin bir kasabasında gizemli bir biçimde doğan ve doğa üstü güçlere sahip bir grup çocuğun hikâyesinin anlatıldığı Wolf Rilla imzalı Village of the Damned, yıllar sonra John Carpenter tarafından yeniden çevrimi yapılan bilimkurgu ve korku ögelerini bir arada bünyesinde barındıran bir film. Özellikle bir grup çocuğun ürkütücü yapısı üzerinden beslenen filmde çocuklar sahip oldukları gücü büyük çoğunlukla kötüye kullanma eğilimindedir. Bu tehlikenin ardından kasaba halkı çocuklardan kurtulmaya karar verir.
Lord of the Flies (1963)
William Golding’in 1954 yılında kaleme aldığı aynı adlı kitaptan beyazperdeye uyarlanan Lord of the Flies; II. Dünya Savaşı’nın ardından yazarın kendi yakın geleceğinde, gerçek olmayan bir nükleer savaş sırasında geçer. Çocukların ve gençlerin iyilik potansiyellerinden bahsetmek yerine, kökenlerimizde olan vahşiliğe dönüşü göstermeyi tercih eden film; başlıca insanın doğası ve içinden gelen kötülüğü sorgulamaktadır. Hikâye; liderlik savaşının insanların doğal yapısında olduğunu ve bunu kazanmak için de dost kazanma ve düşman kaybetme yöntemlerini uygulamasını gösterirken; gruplaşmaların temelinde insanın en derinlerinde saklı kötülükleri meydana çıkarma uğraşındaki insanları betimliyor
Au Hasard Balthazar (1966)
Robert Bresson’un sevilen filmlerinden biri olan Au Hasard Balthazar – Rastgele Baltazar, bir eşekle genç bir kızın arkadaşlığını konu ediyor. İnsanların kötü davrandığı Baltazar ve kendini yeni yeni bulmaya çalışan genç bir kız olan Marie’nin aynı lens kullanımıyla da eşlendiği filmde, hem dönemin sınıfsal şartlarına hem de varlığın neliğine dingin ve gerçekçi bir bakış sunulur.
A Clockwork Orange (1971)
A Clockwork Orange, ünlü yönetmen Stanley Kubrick’in Anthony Burgess’ın kitabını sinemaya uyarlamasıyla gerçekleşen bir film. Alex ve arkadaşları bir çete kurup geceleri umarsızca şiddet uyguladıkları, girdikleri evlerde kadınlara tecavüz ettikleri bir döngünün içerisindedirler. Çetenin diğer üyelerinin, liderliğini istememeleri sonucu polis tarafından yakalanan Alex, suçluyu topluma geri kazandırmak için ilk kez uygulanacak olan yöntemle tedavi edilmeye çalışılır. Alex üzerinde gerçekten işe yarayan bu yöntem sonucu topluma geri kazandırılan ve artık onlardan biri olan Alex’in toplumla yeniden hesaplaşması başlar. Fiziksel bir şiddetin izleyici üzerinde bırakacağı rahatsız edici etkiden çok bunu psikolojik yollarla yapan filmin yarattığı gerginlik, kendini keşfetme sürecinde olan bir gencin zorla kendinden bir başka şeye dönüştürülmesinin yarattığı gerginlikle birbirini tamamlar.