Yazar Puanı
PUAN - 55%
55%
Geçen Yaz, her insanın hayatında yaşanan, ilerleyen zaman içerisinde de anımsandıkça yüzünde bir tebessüm yaratan kıymetli bir dönemi odağına alıyor. Anıların tüm sıcaklığını ve samimiyetini hissettiren film, akıllarda köşeleri yontulmuş bir hayal olarak yer ediniyor.
Geçen Yaz, bizleri henüz dünyanın cep telefonlarımıza sığamadığı 90’lı yıllara ve daha da önemlisi o yıllarda geçen bir yaza davet ediyor. Çocukluktan yetişkinliğe adım attığı o yaz boyunca peşine takıldığımız Deniz ile hafif, eğlenceli bir tatil geçirmemizi sağlıyor. Ancak hikâye hiçbir zaman nostaljik anılarla karışık hafif bir yaz esintisinden öteye gitmiyor; yan karakterler ise cinsel uyanışını yaşayan bir gencin bakış açısından sıyrılmıyor.
Silsile, Annemin Yarası, Aile Arasında, Yarına Tek Bilet gibi yapımlara imza atan Ozan Açıktan’ın yönettiği ve senaryosunu Sami Berat Marçali ile birlikte kaleme aldığı Geçen Yaz’da Deniz, anladığımız kadarıyla her yıl olduğu gibi yine yazı geçirmek için ailesiyle yazlıklarına gidiyor. Çocukluğundan beri birlikte büyüdüğü arkadaş grubuyla yeniden bir araya geliyor ve birlikte keyifli bir yaz geçiriyor. Ancak bu yazın bir farkı var. Fatih Şahin’in canlandırdığı Deniz, çocukluktan ergenliğe adım attığı bu dönemde ablası Ebru (Aslıhan Malbora)’nun arkadaşı Aslı (Ece Çeşmioğlu)’ya beslediği hislerin farkına varıyor. Aslı ise Deniz’i kardeşi gibi görüyor. Bütün bir yaz boyunca Aslı’ya büyüdüğünü kanıtlama çabası içerisine giren Deniz’in mücadelesini izlerken, büyümenin etkisiyle grup içerisinde değişen dinamiklere de şahit oluyoruz. Tüm bunları izlerken, anılarda yolculuk yapıyor, keyifli bir yaz tatili yaşıyoruz belki ama bu tatlı yolculukta hep beklediğimiz, kendisini farklı kılacak dönüşü hiçbir zaman almıyor film.
***Yazının bundan sonraki bölümü Geçen Yaz ile ilgili keyif kaçırıcı detaylar (spoiler) içerebilir.***
Geçen Yaz: Nostaljik Bir Yaz Esintisi
Herkesin üzerinden yıllar geçse de anlatmaya doyamadığı, bazen bir kokunun tetiklediği bazen de bir arkadaşa rastlayınca anımsamaktan hiç vazgeçmediği bazı anıları vardır. Tam da bu anılardan birini ekrana taşıyan Geçen Yaz, aslında niyetini her hâliyle belli ediyor. Yazlığa giden yolda başlayan film, hikâyenin odaklandığı macera biterken, yani yazlıktan gerçek hayatın sorumluluklarına geri dönerken son buluyor. Kendisine odaklanmak üzere herkesin hayatı boyunca yüzünde bir gülümsemeyle anımsayacağı bir dönemi seçen film, o dönemi aynı anılarımızdaki gibi canlandırıyor. Çocukluk arkadaşlıklarını, parıldayan güneşi, kumsalı, denizi, yaz aşklarını, ilk aşkları, kısacası her şeyi hatırlamak istediğimiz gibi sunuyor. Bu arkadaşlar, henüz sosyal medyada var olmak, beğeni toplamak için anın keyfini çıkarmayı bir yana koymamış ve hayatın akışı içerisinde başka yönlere savrulmamışken yaz tatilini geçirmek üzere buluşuyor. Film, olayları ergenlik dönemine girmiş, yetişkin olmaya adım atan Deniz’in bakış açısından yansıtıyor. Deniz, ablası ve onun arkadaş grubuyla vakit geçirerek kendisini yetişkin gibi hissetmek istiyor ve hatta grubun ana üyelerinden Aslı’ya aşık oluyor. İnsanın damağında tatlı bir his bırakan film, aslında anlatmak için kendisine hem çok güvenli hem de çok tehlikeli bir hikâye seçiyor. Zira insan, anımsamaktan bu kadar keyif aldığı bu dönemi anlatmaktan yorulmadığı gibi üzerine hikâyeler yazmaktan da bir türlü bıkmıyor. Hâl böyle olunca bu sıcak fakat tanıdık hikâye, benzerlerinden sıyrılmak için farklı bir dokunuşa ihtiyaç duyuyor.
Sinematografisiyle öne çıkan film, samimiyetini yakalamasını sağlayan diyalogları ve Deniz’in bakış açısını tüm nahifliğiyle, çıplaklığıyla ele alıyor olmasıyla kendine has bir ton yakalıyor ve böyle anlarla hayat buluyor. Fakat hikâye süresince olayların gidişatı daima tahmin ettiğimiz yolda ilerliyor, hatta Deniz’in Aslı’ya yeni tanımaya başladığı cinsel arzularıyla baktığı bu anlar bile tekrara düşüyor. Bu tahmin edilebilirlik filmin özellikle başlarında samimiyetini ve komedisini destekliyor fakat hikâye ilerledikçe seyirci olarak yeni bir şey aramaya başlıyoruz. Bu noktada devreye sokulan sitenin yakışıklı, tehlikeli ve daha da önemlisi Aslı ile birlikte olma ihtimali çok daha yüksek olan hovarda çocuğu Burak (Halit Özgür Sarı) klişelerden oluşan güvenli bölgede ilerleyen gidişata yeni ve beklenmedik bir dönüş kazandırmak için yeterli olmuyor. Üniversite sınavının sonucunu bekleyen karakterlerin gerçek hayata attığı ilk adımın arka planda ilerleyen stresi nihayet sonuçlandığında karakterlerin yaşadıkları inişler ve çıkışlar, onları, özellikle sıkça kullanılan bedenini ön planda tutan kamera hareketleri sebebiyle neredeyse objeleşen Aslı’yı, çoğunlukla Deniz’in gördüğü kadar, onun merceğinden bakarak tanıdığımız için yeteri kadar etkileyici olmuyor. Herkesin özlemle andığı bir döneme odaklanan film adeta kendisine bu büyüyü bozmamak adına bir hayal kalkanı inşa ediyor ve bu kalkanın içerisine en azından yaz bitene kadar gerçek hayatın sıkıntılarına, acılarına dair bir şeyin sızmasına izin vermiyor. Bütün karakterler neredeyse aynı ekonomik sınıflara mensup hayatlar yaşıyor, geçmişte yaşadıkları travmaların derinliklerine genellikle inilmiyor ve karakterlerin hayallerinin paramparça olduğu anlarda bile yaz bir şekilde devam ediyor.
Geçen Yaz, her insanın hayatında yaşanan, ilerleyen zaman içerisinde de anımsandıkça yüzünde bir tebessüm yaratan kıymetli bir dönemi odağına alıyor. Anıların tüm sıcaklığını ve samimiyetini hissettiren film, akıllarda köşeleri yontulmuş bir hayal olarak yer ediniyor.