Haftanın Kısa Filmi köşemizde bu hafta, çoğu kadınlardan oluşan bir ekibin, Suudi Arabistan’da sinemanın yasal hâle gelmesinden bir yıl önce ilk uzun metraj filmlerini çekme çalışmalarını gözler önüne seren belgesel First Feature var.
Suudi Arabistan’ın pek çok alanda uyguladığı yasaklar hepimizin malumu. Fakat ülke 2030 yılı itibarıyla yeni bir evreye geçmiş olmayı planlıyor ve bu amaca ulaşma amacıyla hazırlanan plan dâhilinde daha önce yasak olan bazı uygulamaların önü açılıyor. Bunlardan biri de sinema. 2018’de yasakların kalkmasının ardından ülkede yeni sinema salonlarının açılıyor oluşu yaşanan dönüşümün net bir göstergesi. Suudi Arabistan’daki film yapım şartlarına baktığımızda ise karşımızı üç aşağı beş yukarı benzer bir manzara çıkıyor; 2000’lere kadar çok az sayıda yapımın hayata geçirildiğini görebiliyoruz. Bu noktada, katıldığı birçok festivalden ödülle dönen, 2012 yapımı Vacide – Wadjda‘nın hakkını vermek gerek. Haifaa Al-Mansour’ın imzasını taşıyan yapım, bir kadın sinemacının yönettiği ilk Suudi filmi, tamamı Suudi oyuncularla çekilen ilk film ve tamamı Suudi Arabistan’da çekilen film ünvanlarına sahip olması bakımından tarihi anlamda büyük önem taşıyor.
Bu bilgilerle birlikte düşünüldüğünde, zaten doğası gereği çok zor olan film çekme eyleminin Suudi Arabistan gibi bir ülkede daha da zor olduğu çıkarımı kolayca yapılabilir, hele bir de kadınlar için… Bentley Brown’un First Feature isimli kısa belgeseli de, seyirci bu türden bir girişimin kamera arkasına götürürken sessiz bir isyanı da görünür kılıyor.
First Feature: Sessiz Bir İsyan
Başta Rotterdam Film Festivali olmak üzere birçok önemli festivalin seçkisine giren First Feature’da, izinsiz bir çekilde çekim yapmakta olan, çoğunluğu kadınlardan oluşan bir film ekibinin deneyimlerini izliyoruz temelde. Yönetmen Bentley Brown, çocukluk günlerinden kalma, bugünün teknolojisinin çok gerisinde bir video kamera ile takip ediyor olan biteni. Buradan hareketle söyleyebiliriz ki bu belgeselin görsel dili, günümüz dünyasının pek yüksek çözünürlüklü hâlinden epey uzak. Ama böylesi bir yapı, filmin yasaklara karşı çıkan, en zor şartlar altında dahi sinema yapma aşkı duyan ekibin ruh hâlinin yansıtılmasında işlevsel bir etki yapıyor. Zira görüntülere eşik eden, filmi ekibindeki kadınları dış sesi ve anlattıkları ekrana yansıyanlarla birleşince, kelimelerle tanımlamanın çok kolay olmadığı, hem isyankâr hem de melankolik bir ton kazanıyor. Bentley Brown, bu kısa belgeselinin teknik anlamda çok doyurucu bir deneyim vadetmediği muhakkak. Fakat, yansıtmayı başardığı baş kaldırı ruhu yaklaşık 13 dakikalık süresinin her saniyesinde kendinisi yoğun şekilde hissettiriyor.