Harold Ramis’nin yönettiği 1993 yapımı bir komedi filmi olan Bugün Aslında Dündü – Groundhog Day’in başrollerinde Bill Murray ve Andie MacDowell yer almaktadır. Filmde senarist Danny Rubin’in üzerinde çalıştığı iki farklı konsept bir araya gelmiştir. Bu konseptlerden birincisi, ölümsüz birinin sona ermeyen hayatı sırasınca yaşadığı değişimlere eğilir. İkincisi ise bir bireyin aynı günü tekrar tekrar yaşamasını temel alır. Bu iki fikrin bir araya gelmesiyle doğan Groundhog Day, bir hava durumu spikeri olan Phil’in, Punxsutawney, Pennsylvania’ya haber yapma sebebiyle gittikten sonra bir günün içinde sıkışıp kalmasını ve tekrar tekrar aynı günü yaşamasını konu alır. Film, 90’larda yazılıp – çekilip – seyircisine ulaştığında, bir ana karakterin bir kentte sıkışıp aynı günü tekrar tekrar yaşaması, modern günlük hayatın değişmeyen rutini ve kurumsal zaman içerisinde modern bireyin sıkışıklığına alegorik ve satirik bir eleştiri niteliğindedir. Groundhog Day’i, günümüzde Koronavirüs pandemisiyle yaşadığımız toplumsal hayattaki ani kırılma çerçevesinde okuduğumuzda ise evlerimizde izolasyon hâlinde sıkışıp birbirinin benzeri günleri yaşamamız, filmdeki sıkışmışlıkla neredeyse doğrudan ilişkiler kurar. Filmin evreninin günümüz ile kurduğu ilişkileri incelemek adına filmin anlatısına yoğunlaşan bir analize yönelmek uygun olacaktır.
Hava durumu spikeri Phil, Punxsutawney’e oldukça isteksiz bir şekilde gider. Yanında oldukça sevecen biri olan yapımcısı Rita ve asla anlaşamadığı kameraman Larry vardır. Ekibin çekim programı basitçe şöyledir: 1 Şubat’ta Punxsutawney’e yolculuk, gece konaklama; 2 Şubat’ta haberin çekimi ve kentten ayrılış. 1 Şubat bize hikâyenin giriş kısmını, Phil’in Punxsutawney’e hapsolmadan önceki “normal” hayatındaki, “normal” hâlini anlatır. Phil bu süreçte de zaten kendi hayatına banalliğine ve kariyerinin durağanlığına sıkışmış durumdadır. Huysuz, minnet bilmeyen, egoist, rahatsız edici bir karakterdir. Ekip 2 Şubat’taki Groundhog Day (Kunduz Festivali) haberini yaptıktan sonra kentten ayrılmak istediklerinde çıkan kar fırtınasından dolayı yolların kapalı olduğunu öğrenir ve Punxsutawney’e geri dönerler. Phil bu durumdan ötürü oldukça hoşnutsuzdur, bir an önce yarın olmasını ve kentten ayrılmayı ister ancak yarın asla olmaz. Phil her uyuyup uyandığında 2 Şubat gününe yeniden uyanır ve aynı günü tekrar tekrar yaşamak zorundadır. Filmde ima edildiği üzere bu durum 6 ay kadar sürer. Aynı günü tekrar tekrar yaşama sendromunu sadece filmin protagonisti olan Phil’e özgü olduğunu, filmdeki diğer tüm karakterlerin ve olayların Phil’in yaşadığı sendromdan bağımsız şekilde her seferinde aynı rutin içerisinde ilerlediğini düşünürsek karantina günlerindeki hâlimizi Phil ile karantina rutinimizi ise Phil’in sıkıştığı tekrar eden gün ile özdeşleştirmek mümkündür.
Bir Karantina Anlatısı Olarak Groundhog Day
Phil sıkıştığı güne ilk kez tekrar uyandığında, yaşadığı şeyin gerçek olduğuna inanmaz. Bu durumu bir çeşit genişletilmiş dejavu gibi algılar. Haber çekimini idare edip şehirden ayrılmak için girişimlerde bulunur ancak tekrar başarısız olur. Koronavirüs salgının ilk günlerinde yaşadığımız inanama ve inkâr hâli Phil’in ilk tekrar günüyle benzerlik taşır. Ülkemizde ilk vakalar resmi olarak ilan edilmeden çok önce, virüsün muhtemelen ülkemize giriş yaptığı ve birçok kişinin farkında olmadan enfekte olduğu, hatta iyileştiği bugün çeşitli medya kanallarında hâlâ tartışılıyor. İlk resmi vakalar ilan edilmeden önce sosyal medyada Türklere genetik sebeplerden koronavirüsün bulaşmadığı, tuzlu suyla gargarayla koronavirüsten korunabileceği vb. birçok teyitsiz haber dolaşmaktaydı. Koronavirüsün toplumsal hayatımızda yarattığı ani kırılma ile Phil’in uzay-zaman lineerliğinde yaşanan ani kırılmayı eşdeğer görürsek, inkârın ve gerçeklerden kaçma çabasının her iki durumda da ortak bir ilk tepki olduğunu söyleyebiliriz.
Phil, 2 Şubat gününü ikinci kez tekrar yaşadığında ise bir şeylerin gerçekten ters gittiği düşüncesine varır ve dehşete kapılır. Tüm günü dehşet içerisinde sürdürür, günün rutini ona korku verir. Rutinin parçası olan haber yapma görevini dahi yerine getiremez ve yapımcısı Rita’dan telaşla yardım ister. Ona tekrar tekrar aynı günü yaşadığını söyler ancak Rita, Phil’in tasvir ettiği duruma imkânsızlığı sebebiyle inanamaz. İrrasyonelin karşısında konvansiyonel çözümler önermeye çalışır ve Phil sırasıyla önce bir nöroloğa, sonra ise psikanaliste gider; çare bulamaz. Dehşete kapılma hâli, koronavirüsün varlığının gerçekliğiyle yüzleşen herkesi bir süreliğine etkisi altına aldı diyebiliriz. Kapitalist tüketim toplumunun yerleşik bireyci refleksleriyle insanlar marketlere akın etti ve stokçuluk koronavirüs ile olağanüstü bir mücadele biçimi gibi ortaya çıktı. Ülkemizde ilk kez iki günlük sokağa çıkma yasağının ilan edileceğinin haberiyle geç saatte sokaklara dökülerek telaşla alışverişe yönelen kitleler özelinde de benzeri bir refleks oluşmuştu.
Phil ikinci tekrar günün akşamında barda tanıştığı iki sarhoş adamla birlikte oturup kendi kendine konuşurken şu cümleleri kurar: “Bir seferinde Virgin Adası’ndaydım. Bir kızla tanıştım. Istakoz yedik, Pina Colada kokteyli içtik. Gün batımında, su samurları gibi seviştik. Çok hoş bir gündü. Neden o günü tekrar tekrar yaşayamıyorum?” Phil’in bu serzenişi Punxsutawnney’de sıkışmasının onda yarattığı yükü ifade ettiği gibi, kendimizi Phil’in yerine koyduğumuzda, onlarca yıllık modern yüzyılın pik noktasında 2020 yılında neden bir pandeminin bize tam şu anda denk geldiğini, neden bunu yaşadığımızı dair serzenişlerimize denk düşer. Akşamın devamında Phil sarhoşlarla birlikte arabaya biner, tren yolunda araba sürer, şehirde sorumsuzca küçük bir kaos yaratır ve polisleri aşağılar. Sabah kalktığında üçüncü defa aynı güne başlar ve sorumsuzluğunun karşılığını bulmadığını ve basitçe, ne isterse yapabileceğinin ve her sabah aynı güne sıfırdan başladığında hiçbir yükümlülük altında bulunmayacağının farkına varır. Karantina günlerine alışıp “keyfini çıkardığımız” zamanlar, Phil’in öyküsünün bu kısmına denk gelir. Kurumsal zamanın yükümlülüklerinden ve sınırlandırılmalarından kurtulduğumuz bu günlerde, istersek sabah yatıp akşam kalkabiliriz, istersek tüm gün pijamalarımızla kalıp televizyon izleyebiliriz, dışarıda olmak zorunda olduğumuz günlerde yapamadığımız her şey artık mümkündür.
Keyfin kendisi de bir rutine evrildiğinde, miskinlik ise doyuma ulaştığında yeni arayışlar ortaya çıkar. Phil’in kendisiyle zıt karakterideki yapımcısı Rita’ya ilgi duymaya başlar ve onunla mükemmel günü yaşayabilmek için onun her özelliğini ezberlemeye çalışır. Rita ile paylaşacağı ortak ve mükemmel rutini yaratmak için çabalar. Phil’in sıkıştığı gün içerisinde kurmaya çalıştığı bu yeni rutin bir uzmanlaşma ve hedefe ulaşma dürtüsü olarak okunursa; koronavirüs günlerinde karantinayı verimli geçirme kampanyaları ve üretkenlik çığırtkanlığı filmin bu kısmıyla eşleşir. Tüm çabalarının sonunda Phil, mükemmel güne ne kadar yaklaşırsa yaklaşsın Rita’yı geceyi onunla geçirmeye ikna edemez ve depresyona doğru sürüklenir. Karantinanın yarattığı boş zamanı verimli değerlendirme hedefinin altında ezilmek benzer bir hezeyana bizleri de sürükleyebilir.
Depresyon, bunalım, iç sıkıntısı ya da isteksizlik, ne dersek diyelim, karantina günlerimizde bize eşlik eden yegâne ruh hallerinden olarak karşımızda. Phil’in depresyonu, komedi filmlerinin her zaman bir adım daha ileriye götürme eğilimden dolayı, kendini tekrar tekrar öldürmesine ve yine Punxsutawyne’de 2 Şubat gününe uyanmasına varır. Filmin evreninde olaylar bütünü içerisinde süreçleştirilen depresyon hâlinin, karantinadaki bizlerin yaşamında yaşanıp atlatılan bir aşama gibi değil ancak dinmeyen bir kavga gibi her sabahımızda, her saatimizde, tüm kararlarımızda varlığını sürdürdüğünü düşünüyorum. Sabah kalkıp pijamalarımızdan çıkmak, balkona çıkıp bir nefes almak, sevdiğimiz bir filmi tekrar izlemek, evde spor yapmaya çalışmak, arkadaşlarımızla görüntülü konuşmak ve daha bir sürü şey… Her biri Phil’in düştüğü çukura düşmemek için ürettiğimiz aktiviteler. Depresyonla olan mücadelemizi kaybettiğimiz anlarda ise belki tüm gün yataktan çıkamamaya, belki hiçbir şeyden zevk alamama, üretememeye, tüketememeye veya yerimizde duramamaya kendimizi kaptırıyoruz.
Phil’in banallik ve sıkışmışlıktan ötürü içine düştüğü depresyondan çıkış yolu her şeyi açık ve anlaşılır bir şekilde Rita ile paylaşmak olur, her ne kadar Phil bunu bilinçli bir çıkış yolu olarak planlamasa da. Rita, Phil’in yaşadığı anormal sendorumu her ne kadar anlamakta güçlük çekse de Phil’in tüm gün yanında kalıp onu gözlemlemeye karar verir. Phil içinde bulunduğu durumun tüm detaylarını Rita’ya anlatır; Phil, paylaştıkça iyileşir, yüklerinden arınır. Günü ve geceyi birlikte geçirirler. Phil uyandığında hâlâ 2 Şubat’tır, hiçbir şey değişmemiştir ancak Phil değişmiştir. Sartre’ın meşhur “Cehennem ötekilerdir.” önermesine karşı gelircesine kurtuluşun ötekilerde olduğunu iddia eder Groundhog Day. İnsanın sosyal varlığını yok saymak mümkün değildir, dolayısıyla günümüzde sürekli duyduğumuz sosyal mesafelenme tabirinin doğruluğunu tartışmak gerekir. Bizi koronavirüsün türlü yıkımlarından koruyacak şey fiziki mesafelenme ancak sosyal dayanışmadır. Facebook’un beğeni mekanizmasına “yanındayım” ibaresiyle bir ifade dahi eklediği bu günlerde, en karanlık köşelerimizi ötekiye açtıkça yalnızlık hissinden kurtulacağımız öngörülebilir. Rita, Phil’in yanında olduğu için Phil depresyon sürecini aşar ve sıkışmışlıktan kurtulmaya yaklaşabilir.
İyi bir insan olmak! Groundhog Day bize tüm dehşetlerin, manasız hazların ve sıkıntıların cevabı olarak bunu önerir. Yaşa ve iyi biri ol, başkalarına yardım et. Phil, Rita’nın yanında olduğunu ve onu gerçekten anlamaya çalıştığını gördükten sonra adeta bambaşka biri olarak uyanır. Kendisine ve çevresindekilere yatırım yapmaya başlar, her gün ve tekrar tekrar, bıkmadan usanmadan. Rutinin eksiklerini bulur, ezberler ve çözmek için çabalar: Ölmek üzere olan bir evsizi her gün kurtarmaya çalışır, ağaçtan düşen bir çocuğu her gün kurtarır, lastiği patlayan yaşlı hanımlara yardım eder. Günün akşamında gerçekleşen bir partide onu herkes tanır, oradaki herkese iyiliği dokunmuştur, hem de sadece bir günde (!) Rita oraya varır ve bu durumdan etkilenir. Phil artık andadır, yarın ne olacak olursa olsun, o an gerçekten mutlulardır. Geceyi birlikte geçirirler ve sabah uyandıklarında artık 3 Şubat’tır; Phil sıkıştığı döngüden çıkmıştır. Film, Phil’in şu cümlesiyle biter, “Hadi burada yaşayalım… Başlangıç için kiralarız.” Filmin sonuyla birlikte verdiği izleyiciyi verdiği mesajı günümüze yorumlarsak, karantina günlerinin bize getirdiklerini kabul etmek ve sonrasındaki hayatımıza taşıyabilmek yapabileceğimiz en iyi şey.
Koronavirüsün, doğanın insana cevabı olduğu birçok mecrada sıklıkla dile getirilen bir söylem hâline geldi. 2019 yılı doğanın en yoğun zararları gördüğü, küresel ısınmanın, orman yangınlarının ve su kirliliğinin hızla arttığı bir yıl olmuştu. 2020’de ise koronavirüs, hareketliliği ve tüketimi ile doğaya sürekli zarar veren insanlığı bir anda durdurdu. Durgunluğun doğada yarattığı canlanma ise çoktan gözle görülebilir olumlu sonuçlar yaratmakta. Punxsutawney’de bir güne sıkışmışlık Phil’e bir şeyler öğretebildiyse, karantina günleri de bize bir şeyler öğretebilir. Kendimizi, ailemizi, arkadaşlarımızı, dertlerimizi ve iyi zamanlarımızı tanımak ve değerini bilmek mikro ölçekte öğrenebileceğimiz ders ise doğaya biraz izin verirsek, kendisini nasıl yenileyip kendine gelebileceğini görmek ise makro ölçekte dersimiz olabilir. Sıkışmışlık Phil’i sevimsiz ve egoist birinden iyiliksever bir Punxsutawney sevdalısına dönüştürebiliyorsa, karantinadan öğrendiklerimiz de dışarı çıktığımızda bize fayda sağlayabilir.