Simon Burke’ün kaleme aldığı Domina dizisinin oyuncu kadrosunda yer alan Isabella Rossellini, ekibimizden Zeynep Pınar Uçar’ın da katıldığı bir basın toplantısında kendisine yöneltilen soruları yanıtladı.

 

Türkiye’deki izleyicisi ile 24 Haziran tarihinden itibaren beIN CONNECT‘te buluşmaya başlayan, Simon Burke’ün yaratıcısı olduğu Domina dizisi, Augustus Caesar’ın eşi Livia Drusilla’ya ve onun olağan dışı yaşamına odaklanıyor. Antik Roma döneminde geçmesine rağmen merkezine kadın bir karakteri alan Domina, bu anlamdaki tavrının yanı sıra oyuncu kadrosunda yer alan isimlerle de dikkat çekiyor. Her ne kadar küçük bir rolü canlandırsa da Isabella Rossellini de bu isimlerin başında geliyor.

Blue Velvet, Death Becomes Her, Wild at Heart ve The Funeral filmleriyle tanınan Isabella Rossellini, Domina dizisinde Balbina karakterini canlandırıyor. Rossellini, senaryoyu ilk okuduğunda bu asi kadınlarla dolu senaryonun çok akıllıca bir şekilde yazıldığını düşündüğünü belirterek sözlerine başladı. Kadınların başlangıçta çok fazla hakkın sahibi olmasalar da sonuç olarak gücü ele geçirmeyi başarmalarının onu çok etkilediğini de ekledi. Rossellini senaryoya olan ilgisini, “Roma’yla ya da Roma döneminde geçen çok fazla film izledim. Ama bu filmlerde hikâye nadiren kadınların bakış açısından veya ana karakterin yanında bulunan kadın karakterler üzerinden anlatılır. Bu filmde beni çok etkileyen şey bu oldu çünkü kadınların tarihine ve haklarımızı nasıl elde ettiğimize ilgi duyuyorum. Roma’da çekilen bu proje, bana tarihe geri dönüp bakma olanağı sağladı.” sözleriyle açıkladı.

“Roma ve Roma tarihine dair birçok yapım var ancak bu yapımlarda olaylar nadiren kadınların bakış açısından anlatılıyor, bu filmde beni etkileyen şey de bu oldu.”

Rossellini, Domina’nın çekimlerinin Roma’da, genellikle gerçek mekanlarda çekim yapmasıyla bilinen babası Roberto Rossellini’nin de her ne kadar stüdyoda çekim yapmayı sık tercih etmese de birlikte çalıştığı Cinecittà stüdyolarında çekildiğini belirtti. Domina için Eski Roma’nın stüdyo içerisinde yeniden inşa edildiğini ve çekimler için stüdyoya geldiğinde Antik Roma’yı tam karşısında bulduğunu açıklayan oyuncu, mermerlerden fresklere her detayı yansıttıklarını söyledi. Oyuncu, sözlerine “Cinecittà, âdeta bir fanteziyi gerçek dünyaya taşımış.” diyerek devam etti.

Biz de Isabella Rossellini’ye Domina dizisindeki rolünün kariyerindeki yerine ve bir sanatçı olarak bu rolün kendisini hangi yönlerde geliştirdiğine dair bir soru sorduk. Rossellini, bu soruya bu rolün kendi özüne dönmesini sağladığını söyleyerek yanıt verdi. “Efsanevi stüdyo Cinecittà’yı yaratan, birlikte büyüdüğüm bu harika sanatçılarla çalıştım. Benim için bir zevkti. Hepsi babamı tanıyordu. Çalışanların ebeveynleri, dedeleri ya da büyükanneleri, babamla birlikte çalıştı ve babamın arkadaşlarıydı.” ifadelerini kullanan Rossellini, Amerika’da yaşadıktan sonra Cinecittà’ya geri dönmenin yuvaya dönmeye benzettiğini vurguladı. Samimi bir ortamda çalışmanın, bir sanat eserinin o ortamdaki sürekliliği ve idaresini çok dokunaklı bulduğunu söyledi.Rossellini, açıklamasına “Çok daha büyük bir kıtada, Amerika’da yaşıyorum ve bu tarz bağların kurulma olasılığı orada, özellikle Hollywood’da çok az. Ama bu ortam, Roma’da çok daha somut. Bu yüzden, çocukluğumdan hatırladığım aynı mekanlarda, aynı odalarda bulunmak benim için çok dokunaklıydı. Köklerime, özüme dönmek gerçekten harikaydı.” sözleriyle devam etti.

“Balbina rolü, özüme dönmemi sağladı.”

Rosselini’ye “Her güçlü erkeğin arkasında çok daha güçlü bir kadın vardır.” mesajını veren dizideki kadınların gücü, bu gücü kullanış biçimleri ve hedeflerine ulaşmak için nasıl çalıştıkları hakkında ne düşündüğü ve bu yöntemlerin günümüzdeki yerini nasıl gördüğü sorulduğunda, sözlerine dizinin geçtiği dönemi kavramak için kadınların hukuksal anlamda sahip olduğu haklar hakkında araştırma yaptığını söyleyerek başladı.

Rossellini, gerçekleştirdiği bu araştırmalar sonucunda kadınların tamamıyla bastırılmış ya da hukuksal platformdaki haklardan tamamıyla yoksun olmadıklarını öğrendiğini belirtirken “Örneğin eşleri vefat etmiş, çocuk sahibi olan kadınların bir noktada kendi mülklerine sahip olabildiklerini, kendi paralarını kazanabildiklerini ya da ailelerinden miras alabildiklerini öğrendim.” ifadelerini kullandı. Rossellini sözlerine “İnsanlar, kadınların aptal olmadıklarını ya da sadece eşleri vefat ettiği için haklarının peşine düşmemeyi tercih etmeyeceklerini biliyorlardı. Kadınlar, eğer hakları elinden alınmışsa ve yasal yollarla kendilerini ifade edemedikleri takdirde yine de haklarına ulaşmanın yollarını buluyor. Çevrelerindeki manipüle ederek ya da cinsel güçlerini kullanarak elde etmiş, kısacası bir yolunu bulup güçlü kalmayı başarmışlar. Çünkü özgürlüğü ve arzuları bastırmak zordur.” diyerek devam etti. Rossellini, Domina dizisinin senaryosunu okuduğunda, bütün o kadınların manipülatif yönlerinin başarılı şekilde yansıtıldığını gördüğünü söyledi. Roma İmparatorluğu döneminde geçen bir yapımı, erkek karakterlerden daha güçlü kadın karakterlerin gözünden izlemenin ve ana karakter olarak erkekler yerine onları görmenin ve daha fazlasını elde edebilmek adına kadınlar olarak hâlâ mücadele ettiğimiz bu hakları elde etme sürecine şahitlik edebilmenin kendisi için çok ilgi çekici olduğundan bahsetti.
“İnsanlar kadınların aptal olmadıklarını biliyordu, kadınlar hakları elinden alınmış ve yasal yollarla kendilerini ifade edemiyor olsalar bile yine de haklarına ulaşmanın bir yolunu buluyor.”

Dizide, bir genelev işletmecisi olan Madam Balbina karakterine hayat veren Rossellini’ye, Antik tarihin belirli bir diliminde genelev sahibi olmanın nasıl olduğu sorusu yöneltildiğinde, Rossellini, üçüncü kez böyle bir rolü canlandırdığını söyleyerek cevap verdi. Daha önce iki kez bu deneyimi yaşadığını ve bir genelev sahibini canlandırmanın daima eğlenceli olduğunu belirtti. Bunun nedenini,”Böyle hikâyelerde genellikle seks işçisini canlandıran kadınların cazibeli olmaları beklenir, kendilerini ve vücudunu sergilemeleri gerekir. Ama Madam olduğunuzda, erkeklerle konuşmak zorunda olsanız bile onlara kendinizden bir şey sunmak zorunda değilsiniz, bu da gücün elinizde olduğunu gösterir ve izleyicinin de karakteri merak etmesini sağlar.” sözleriyle açıklıyor.

Fransa’da Madame Claude adıyla bilinen bir Madam olduğunu söyleyen Rossellini, Domina dizisindeki bu rol için onu baz aldığını ve izlediği röportajlardan edindiği izlenimler üzerinden Madame Claude’un özgüvenini, sert tavırlarını ve hareketlerini kendi rolü için faydalı bulduğunu belirtti. Oyuncu, “Oldukça kibar, burjuva hanımefendisi görünüşünün ardında çelikten bir zırh vardı. Bir röportajı sırasında açık açık konuşuyordu, röportajı gerçekleştiren gazeteci, Madam’ın müşterilerinin kızlarla duygusal bir bağ olmadan sadece tutkuyla hareket ederek yakınlaştığını söylediğinde ise Madam’ın cevabı açık ve netti; ‘Siz her birlikteliğinizi duygulara bağlı olarak mı gerçekleştiriyorsunuz? dedi.” örneğini vererek devam etti. Rossellini, Balbina karakterini canlandırırken Madame Claude’un zekasını ve aynı zamanda daha da önemlisi onun özellikle bu cevap verirken kendisini belli eden farkındalığını örnek aldığının altını çizdi.
“Balbina karakterini canlandırırken Madame Claude’u örnek aldım. Balbina da tıpkı onun gibi zeki, çelik bir zırha sahip ve aynı zamanda da daima her şeyin farkında.”

Rossellini’nin Death Becomes Her filmindeki rolü olan Lisle karakteri ve bu karakter ile Balbina arasındaki benzerlikler hatırlatıldı. Rossellini, bu benzerlik hakkındaki düşünceleri sorulduğunda daha önce karakterler arasında bir bağlantı kurmadığını fakat şimdi parçaları birleştirdiğinde iki kadının da benzerlikleri olduğunu fark ettiğini söyledi ve sözlerine “İkisi de deli ama gücü ellerinde tutuyorlar. Daha önce bu bağlantıyı kurmamıştım ama ikisi de kesinlikle aynı deliliğe sahip.” diyerek devam etti.

Deliliğin ve gücün, onun için ilgi çekici olup olmadığı sorusu yöneltildiğinde, Rossellini ilginç olduğunu söyleyerek cevap verdi ve bu tarz karakterlere hayat vermenin onun için ilginç bir deneyim olduğunu söyledi. Oyuncuların bazen de kendilerinden çok farklı karakterlere hayat vermeleri gerektiğine değindi. Rossellini, “Bazen kendi hislerinize ve kendi hayatınıza yakın karakterlere hayat verirsiniz. Tamam, belki de Balbina kadar gücü arzulamıyorum ama yine de güçten de mahrum kalmak istemem.” diyerek sözlerine devam etti.

“Güce sahip olmayı Balbina kadar arzulamıyorum fakat güçten mahrum kalmayı da istemem.”

Oyuncu olarak herkesinkilere benzer, insani duygulara sahip olduklarını, ama yeni bir karakter ortaya koyarken bu duyguların boyutunu değiştirmenin gerektiğinden bahsetti. Bazen oyuncu olarak benliğine uzak karakterleri canlandırmanın daha kolay olduğunu belirten Rossellini, açıklamaları sırasında uzun yıllar önce yaşamış Balbina karakterini canlandırmanın bu sebeple daha eğlenceli olduğunu belirtti ve “Kendinizi tamamen başka bir zaman diliminde yaşayan bir insana dönüştürüyorsunuz. O kıyafetlerle ve ayakkabılarla nasıl yürüdüklerini, nasıl yemek yediklerini, nasıl oturup kalktıklarını anlamaya çalışmak gerekiyordu ve eğlenceli kısım da buydu.” dedi.

Rossellini’ye, Balbina karakterinin Domina’daki yerinin çok kısa olduğu ile ilgili bir soru yöneltildiğinde, oyuncu sette çok iyi zaman geçirdiğini ve geçirdiği sürenin daha uzun olmasını dilediğini söyledi. Ancak küçük bir süre ayrılmasının kendisini ve rolü ayrıcalıklı kıldığını düşündüğünü belirten Rossellini, “Bazen küçük bir rolü canlandırmak başrole hayat vermekten çok daha zordur çünkü seyirciyi gerçekten etkilemek ve başarılı bir karakter ortaya koymak için çok az vaktiniz ve sahneniz vardır. Balbina’ya hayat vermek için 2 bölümlük bir vaktim vardı ve Balbina’yı yaratırken çok net olmam lazımdı.” sözleriyle açıklıyor.
“Bazen küçük bir rolü canlandırmak başrole hayat vermekten çok daha zordur.”

Oyuncuya, aile kavramının onun için anlamı ve önemi sorulduğunda ise Rossellini, ailenin yapı taşının samimiyet olduğunu söyledi. Samimiyet olduğu takdirde, bütün ilişkilerin daha resmî, kibar, basit ve hoş bir hâle geldiğini belirten Rossellini, samimiyetin ailelerde olması gereken seviyeye ulaştığı takdirde ise ilişkilerin adeta birbirine girdiğini söyledi ve “Aile yakınlık, çatışma, sevgi, rahatlık ve aynı zamanda sıkıntı yeridir.” diyerek devam etti.

Güçlü kadınların var olduğu bu hikâyenin oyuncu kadrosunda yer alan Isabella Rossellini’ye kadın olmanın gücünün anlamı ve güçlü kadın profili çizmek konusunda kendi annesinden ya da çevresindeki kadınlardan ne öğrendiği, genç kadınlara bu konuda nasıl bir rol oluşturmayı hedeflediği sorulduğunda, “Elbette bana göre, annem kendi haklarını arayan kadınlar arasında bir öncüydü. O çok bağımsız bir kadındı, sıradan bir Hollywood oyuncusuna kıyasla çok daha bağımsız bir kadındı. Zihni, hayatında verdiği kararlar, başarıları gibi konularda çok bağımsız, çok güçlü bir rol modeldi. Kendimi rol model olarak ilan etmek ister miyim bilmiyorum fakat evet annem oldukça güçlü ve bağımsız bir kadındı. Çocuklarımın da çok güçlü ve bağımsız olduklarını düşünüyorum.” cevabını verdi. Rossellini, evde oturup çocuklarına bakmayı kariyerlerine tercih ettiklerinde toplum tarafından gördükleri baskı göz önünde bulundurulduğunda sözlerine günümüzde erkek olmanın kadın olmaktan neredeyse daha zor olduğunu düşündüğünü söyleyerek devam etti.

Deşifre: Sılanaz Darılmaz
Daha yazı yok.
Filmloverss.com size daha iyi hizmet sunmak için çerezleri kullanır. Sitede gezerek çerezlere izin vermiş sayılırsınız. Ayrıntılı bilgi close-cookie-information