Hint yönetmen Satyajit Ray, Fransa’ya gidip Jean Renoir’la tanışır ve İtalyan neo realismo akımından Bisiklet Hırsızları’nı izlemesiyle film çekmeye karar verir.  Ticari Bollywood sinemasının aksine, kendi sinemasında sosyal gerçekçi bir söyleme sahip olan Satyajit Ray, ismini Hindistan dışında bu denli duyurabilen ilk yönetmenlerdendir. Pather Panchali, Apu üçlemesi gibi filmleriyle daha çok tanınan yönetmen Cannes ve 1992 yılında, ölmeden birkaç ay önce aldığı Oscar Onur ödülü dahil olmak üzere bir çok ödül almıştır.  Satyajit Ray’in az bilinen, biraz daha kıyıda köşede kalmış bir filmi olan Jana Aranya da yönetmenin karakteristik özelliklerini taşıyan toplumsal filmlerinden biri olarak görülebilir.

Filmin sisteme dair söyleyecek sözleri olduğunu açılış sahnesinden görmek mümkündür. Sınıfta arkadan gördüğümüz öğrenciler sınav olmaktadır ve bu esnada rahatsız edici bir gerginlik içerisinde yürüyen gözetmenin sözde otoritesinin ardından çekilen kopya ve öğrencilerin rahat tavırları dikkat çeker. Odaklanılan bu “işe yaramaz otorite” filmin genelinde karşımıza çıkmaya devam edecektir.

Bütün umudunu yüksek onurla geçmeye bağlayan Somnath, küçük yazılarını hocasının gözlüğünün olmaması sebebiyle okuyamamasıyla kendisini, bir iş için yapılan yüz bin başvurudan yalnızca biri olarak bulur. Film bu yaklaşımıyla, sinemada kadın olmak, sinemada kadının yeniden sunumu gibi konuları incelerken çok fazla değinilmeyen ama üzerinde durulması gereken bir konuyu da hatırlatıyor : Sinemada erkek söylemi.

Sistemin istediği erkek stereotipi “belli bir yaştan sonra evlenmesi, bir işe girmesi ve ailesine saygılı olması gereken bir erkek” gibi başlıklar altında somutlaştırılabilir. Filmde protagonist diyebileceğimiz karakterimiz Somnath, 24 yaşındadır ve özgürlük gününde doğmuştur, bu duruma çok fazla vurgu yapılmasa da, “ne zaman evleniyorsun? sevgilin var mı? iş buldun mu?” gibi soruların arkasından gelen bir cevap olarak dikkat edilmesi gereken bir ayrıntı olarak görülebilir, çünkü karakterin film boyunca maddi olarak görünse de aslında maddiyattan uzak bir özgürlük ihtiyacı bulunmaktadır.

Filmin anlatı akışında, iş bulamayan ve bu yüzden de evlenemeyen Samnath, ailesi tarafından başka bir erkekle evlenmek zorunda bırakılan sevgilisiyle yollarını ayırmak durumundadır. Birçok iş başvurusu yapar, görüşmelere gider ancak bir işe yüz bin kişinin başvurduğu bir ortamda diğerlerini geçmek ve fark yaratmak zordur. Bütün başvurularından eli boş dönen Samnath, tanıştığı bir adamın ona iş teklif etmesiyle farklı bir yola girer. Artık kendi küçük şirketini kuracak, ucuza satabileceği herhangi bir ürünü alacak ve bir başkasına satacak yani “Middle Man” olacaktır. İçine girdiği bu yeni ortam Samnath’ı hemen kendine çeker, çünkü bu işi yapan etrafındaki insanlar bu işin tüm inceliklerini öğrenmiş başarılı kişilerdir. Samnath alım satım yaptığı küçük işlerde küçük miktarlarda para kazanır. Ancak ablası ve otoriter babası endişelidir. Onların güvenini kazanabilmek için Samnath’ın yapması gereken daha büyük çaplı iş, Goenka’yla yaptığı görüşmede karşısına çıkar, ancak bugüne kadar az da olsa uyguladığı müşterilerin suyuna gitme, zayıf noktalarını yakalama gibi taktiklerin rahatsızlığını duymamış olan protagonist, kazanacağı miktarın büyümesiyle işlerin de değiştiğini fark eder. Nitekim Goenka, Samnath’ın müşterilerine her zaman yaptığı ve işe yarayan yemek teklifini sağlık problemleri yüzünden reddeder. Bugüne kadar başka bir jeste gerek duymamış Samnath, Goenka’yı nasıl ikna edeceğini bilemez, ancak Goenka’nın kadınlara zaafı vardır. Bu noktada yapılması gereken Goenka’ya otelde bir kadınla bir gece ayarlamaktır, ve Goenka için para ödediği seks işçisi kadının, Samnath’ın en yakın arkadaşının kardeşi çıkmasıyla, karakterimizin ağzındaki kekremsi tat artar. Her şeye rağmen plan işler ve bu büyük anlaşma imzalanır. Artık sistemin istediklerini yerine getiren, bir işi ve parası olan Samnath filmin başından beri gülümseyen yüzünü kaybeder, artık yaptıklarından tiksinen mutsuz bir insandır.

Sonuç olarak, Satyajit Ray, filminde Hindistan’a ve Hint kültürünün yaşamına toplumsal gerçekçi bakış açısıyla sert eleştirilerde bulunuyor. İstenilen kalıplara giren bireyin maddi özgürlüğünü kazansa da artık tamamen tutsak olduğu gerçeğini Samnath üzerinden yeniden üretiyor; ve bu yeniden üretiş, sistem içerisinde bireysel kayboluşumuza dair net bir söylem olarak okunabilir.

Daha yazı yok.
Filmloverss.com size daha iyi hizmet sunmak için çerezleri kullanır. Sitede gezerek çerezlere izin vermiş sayılırsınız. Ayrıntılı bilgi close-cookie-information