2012 yapımı ilk Avengers filmiyle birlikte sinema dünyasındaki yerini iyiden iyiye sağlamlaştıran Marvel, ikinci bir aşama olarak televizyon dünyasına adım atmış ve ilk iş olarak en azından bir süreliğine film alemiyle paralel ilerleyen Agents of S.H.I.E.L.D.’ı önümüze sunmuştu. Şirketin diziler bazında attığı ikinci adım ise o zamanlarda ayak seslerini iyiden iyiye duymaya başladığımız online yayın platformu Netflix’le yaptığı 4 dizi ve 1 mini diziyi kapsayan anlaşmaydı. İşte bu anlaşmanın bir parçası olarak 2015’in ilk aylarında Daredevil yayınlanmış ve gerek karakter motivasyonunun doğru kurulumu gerekse ana kötü King Pin’e hayat veren Vincent D’Onofrio’nun muazzam oyunculuğu sayesinde ağzımıza bir parmak bal çalınmıştı.

***Bu yazı Marvel’s Jessica Jones 2. sezon ilk 5 bölüm ile ilgili keyif kaçırıcı detaylar (spoiler) içerebilir.***

Ancak geçen 3 yıllık sürecin ardından bu işbirliğinin git gide hantallaştığını, 4 karakterin bir araya geldiği ve bir nevi dizi Avengers’ı olarak adlandırabileceğimiz The Defenders ile de dibi gördüğünü söylemek mümkün. Jon Bernthal’in başarılı oyunculuğuyla ön plana çıkan The Punisher’ı bir kenara bıraktığımızda Jessica Jones 2. sezon, Marvel dizi evrenin ikinci fazının başlangıcı aslında.

2015 yılında ilk sezonu yayınlandığı zaman kadın bir karakterin öncülük ettiği ilk süper kahraman işi olmasıyla dikkat çeken Jessica Jones’un Wonder Woman ve Black Panther sayesinde altın çağını yaşamaya başladığımız sinemada azınlıkların temsili konusunda öncü olduğunu söylemek mümkün. Gelgelelim dizinin ilk sezonuyla gerek bahsettiğimiz ‘azınlıkların temsili’ konusunda gerekse de orijinal bir iş olarak kendi ayakları üzerinde durmak konusunda sıkıntı çektiği aşikardı. Ancak 2015’ten bu yana pek çok şeyin değiştiği sinema ve dizi dünyasından kendi üzerine düşeni alan Jessica Jones’un 2. sezonunun özel olarak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde yayına giriyor oluşu bile yeni sezonda işin bu kısmına daha fazla eğilineceğinin  bir göstergesiydi. Keza Jessica Jones 2. sezon ilk 5 bölümde de bunu açıkça hissedebiliyoruz.

Jessica Jones 2. Sezon: Pek Çok Yönüyle İlkinin Üzerinde Bir Sezon

marvels-jessica-jones-filmloverss

Jessica Jones’un yeni sezonunda karakterimizin, kendi tecavüzcüsü Killgrave’den kurtulmasının ardından odağını yeniden kendi dedektiflik şirketi Alias Investigations’a verdiğini görüyoruz. Her ne kadar fiziksel olarak Killgrave’den kurtulmuş olsa da mental ve psikolojik manada henüz onun etkisinden çıkamayan Jessica Jones’un tıpkı Daredevil’ın ilk sezonunda Matt Murdock’ın yaşadığı ikilem gibi bir süper kahraman olarak insan canına kıymanın verdiği ya da vereceği potansiyel sonuçlarla ilgili olarak bir iç yüzleşme yaşadığını görüyoruz. Daredevil’da Murdock’ın koyu bir Katolik olmasından dolayı din üzerinden kurulan bu ikilem, Jessica Jones’ta ise halihazırda başının belası olmuş bir insandan kurtulan ‘süper kahramanımızın’ kendi aksiyonunun ortaya çıkardığı neden sonuç ilişkisi üzerinden kuruluyor. Bu noktada başarılı bir işin çıkarıldığı aşikar ancak özellikle ilk 2 bölümün ardından bu yüzleşmenin arka planda bırakılarak işin aksiyon kısmına ağırlık veriliyor oluşu, bahsini ettiğimiz durumun biraz havada kalmasına neden oluyor.

Öte yandan dizinin ikinci sezondaki odak noktası ise geçirdiği kazanın ardından ailesini kaybeden ve aynı kazanın sonucunda IGH isimli bir kurum tarafından süper güç sahibi hale getirilen Jessica’nın biraz da yakın arkadaşı Trish Walker’ın zorlamasıyla IGH’in peşine düşmesi. Tıpkı Killgrave gibi ailesinin kaybını ve kendi süper güçlerini edinme hikâyesini de arkasında bırakmak isteyen Jessica Jones, hem Whizzer’ın ortaya çıkması hem de Trish’in işin peşini bırakmamasının sonucunda kendisini IGH’in peşinde buluyor. Burada Jessica’nın sidekick’leri olarak adlandırabileceğimiz Malcolm ve Trish’in motivasyonunun ve yan hikayesinin ilk sezona oranla oldukça başarılı şekilde kurulduğunu belirtmekte fayda var. İlk sezonda odağını yalnızca Jessica ve Killgrave üzerine kuran dizi, karakterlere hayat veren Krysten Ritter ve David Tennant’ın başarılı performanslarıyla birlikte bu konuda başarılı olsa da yan karakterlerinin sönük kalmasıyla sırıtmıştı. 2. sezonda ise gerek Malcolm ve Trish, gerekse Carrie Ann-Moss’un hayat verdiği Jeri Hogarth’ın güçlü yan karakterler olarak Jessica’nın yanında durması dizinin güçlü yanlarından. Ek olarak bahsini ettiğimiz üç kadın karakterin de ilk sezonun aksine yalnızca kelimelerle değil aksiyonlarıyla da güçlü kadınlar olarak konumlandırıldığını gözlemlemek mümkün.

Özetlemek gerekirse Jessica Jones’un 2. sezonunun senaryo, yan karakterlerin motivasyonuyla karakter gelişimi ve kadın temsili yönünden ilk sezonun üzerine koyduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Fakat ilk 2 bölümü oldukça doyurucu olan dizinin ilerleyen bölümlerde alıştığımız süper kahraman dizilerine evrilmesiyle birlikte seyir zevkinin her geçen bölümle birlikte aşağılara indiğini söylemek mümkün. İlk 5 bölümde Marvel-Netflix iş birliğinin dizi evreniyle tek bağını yalnızca tek bir sahnede görünen Foggy aracılığıyla kuran dizinin ilerleyen bölümlerinde ilk sezonun önemli parçalarından Luke Cage’i ve Claire’i görmemiz olası. Ancak esas soru yayınlanan görseller aracılığıyla 2. sezonda yer alacağını bildiğimiz ancak ilk sezonun sonunda Jessica Jones tarafından öldürülen Killgrave’in ortaya nasıl çıkacağı.

Daha yazı yok.
Filmloverss.com size daha iyi hizmet sunmak için çerezleri kullanır. Sitede gezerek çerezlere izin vermiş sayılırsınız. Ayrıntılı bilgi close-cookie-information