Açık konuşmam gerekiyor, Andy Kaufman’ı son birkaç ay öncesine dek ayrıntılı tanımıyordum. Ancak ne zaman ki Jim & Andy isimli bir belgeselin fragmanı yayınlandı, bir şeyler benim için değişmeye başladı. Pek sevmeme rağmen bir süredir yüzüne hasret kaldığım Jim Carrey’nin gözlerimin içine bakarak konuşmasından mı bilinmez belgeselin samimiyeti her yanımı kaplamıştı.
Soluğu Google’da aldım ve ellerim hemen Andy Kaufman ismini yazıverdi. Bu garip adam hakkında bir şeyler öğrendikçe sürekli olarak daha fazlasını öğrenmek istedim. Andy Kaufman, stand-up şovuna gelenlere Scott Fitzgerald’ın The Great Gatsby’sinin tamamını okumaktan geri durmayacak kadar çılgın, gramafona playback yapacak kadar orijinal biriydi. Daha 80’li yıllarda televizyon dünyasını kökten değişmeye kararlı bu adam, tam anlamıyla nefes kesiciydi.
Andy Kaufman’la ilgili bulabildiğim her videoyu izledikten sonra sıra Jim Carrey’nin Kaufman’ı canlandırdığı 1999 yapımı Man on the Moon’a, yani belgeselin esas konusuna geldi. Carrey ile bu garip ve absürd adamı bir araya getiren film, iştahımı iyice kabarttı. İşte tam bu noktada Netflix belgeseli devreye girdi.
Yapımcı şirketin Jim Carrey’nin Man on the Moon’un kamera arkası görüntülerini çekme isteği üzerine Carrey, bu iş için direkt olarak Kaufman’ın eski sevgilisi Lynne Margulies ve çalışma arkadaşı Bob Zmuda’yı görevlendirmiş. Ancak Andy Kaufman’a kendisini tamamen kaptıran Carrey, sette öylesine işler yapmış ki Universal insanların oyuncudan nefret etmesini önlemek için bu görüntüleri yok etmeye karar vermiş. Gelgelelim Carrey, kasetleri kendisi için almış ve Spike Jonze gelene kadar bu görüntüler oyuncunun çalışma odasında kalmış.
Jim Carrey ve Andy Kaufman Üzerine Pek İzlenesi Bir Belgesel: Jim & Andy
İşte uzun ve sarkastik ismiyle Jim & Andy: The Great Beyond – Featuring a Very Special, Contractually Obligated Mention of Tony Clifton’ın hikayesi bu. En çok tanınanı American Movie olmak üzere birçok belgeseli olan Chris Smith’in yönettiği Netflix orijinali, 20 yıldır gizli kalan Man on the Moon kamera arkası görüntülerinin yanı sıra Andy Kaufman ve Jim Carrey’nin arşiv videolarını ve de Carrey’nin güncel röportajının tamamı.
‘Bana kalsa, hiç başlamazdı. Zaten yaşanmış olurdu. Asla da bitmezdi.‘ Jim Carrey’nin yönetmenin ‘Bu filme nasıl başlardın?‘ sorusuna verdiği bu cevap aslında belgeselin birkaç cümleye sıkışmış özeti gibi. Oyuncunun kendini ansızın Andy Kaufman’ın kollarına bırakmasını, film bitse de içinde bir parçası durduğunu onun ağzından dinlemek belgeselin o kendine has samimiyetini üst safhaya çıkarıyor.
Jim Carrey’nin Andy Kaufman olarak Steven Spielberg’le tanışmaya çalışmasından tutun da Bob Zmuda’yı kendisinin canlandırdığı düşünülen Tony Clifton kılığında Playboy partisine yollamasına kadar pek çok çılgınlığını gün yüzüne çıkaran belgesel, kendisini karaktere tamamen kaptıran oyuncuyla Andy Kaufman arasında paralellik kurarak bu rolü neden Carrey’nin canlandırması gerektiğine dair cevaplar veriyor.
Ancak Jim & Andy: The Great Beyond’ın esas başarısı Andy Kaufman’ı da bir yana bırakarak Jim Carrey’nin kendi iç yolculuğunun hikayesini yine onun ağzından, tüm çıplaklığıyla duymamız. Yönetmenin kontrolü ona bırakmasıyla sazı eline alan Jim Carrey, geçmişinden bugününe kadar her şeyiyle kendi portresini çizerken Man on the Moon’u kariyerinin en önemli yerine koyuyor.
Belgeselin son kısmında ise bir oyuncunun karakteriyle kendisi arasında yarattığı illüzyondan yola çıkarak hayatın anlamını sorgulayan Jim Carrey, yanıtını bilmediğimiz neden nasıllarıyla hayatın anlamını sorguluyor. Ya Türkiye’de doğmasaydım, ya ismim İbrahim Cem olmasaydı, ya ben hiç olmasaydı? Her insanın en derinlerde aynı olması beni her zaman şaşırtagelmiştir.