fzqkYSPDo-s


İşlediği konu ve izleyicide yaratacağı etkiden korkulmasıyla kendi döneminin Joker’ı olarak tanımlanan 1915 yapımı Filibus’ın restore edilmiş versiyonu bu hafta ABD’deki Anthology Film Archives’ta gösterilecek.

Joaquin Phoenix’in unutulmaz performansıyla yılın en dikkat çekici filmlerinden birine dönüşen Joker, gerek sinemaseverler tarafından beğeniyle karşılanması, gerekse gişede yakaladığı büyük başarıyla adından övgüyle söz edilen bir filme dönüştü. Ancak gösterime girmeden önce filmle ilgili algı çok daha çift kutupluydu. Venedik gibi prestijli bir festivalden büyük ödülle dönmesi filmden beklentileri bir hayli yükseltirken, bazı sinema yazarlarının filmle ilgili endişelerini gündeme taşıması Joker’ın tartışmalı bir film hâline gelmesine neden oldu. Bazı sinema yazarları filmi akli dengesi bozuk bir suçlunun yaptıklarını romantize etmekle suçlarken, bazı yazarlar da filmin gerçek hayatta şiddet olaylarına neden olabileceğini iddia etti. Joker’ın gişedeki yolculuğunun sonuna yaklaştığı bu günlerde bu endişelerin geçerli bir gerekçesi olmadığı artık netlik kazanırken, filmin karşılaştığı bu tavır, toplum normlarına uymayan ve kendilerini yok sayan düzene karşı çıkan karakterlerin tehlikeli bulunduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Ancak Joker bunu yapan ilk film değildi elbette. Sessiz sinema döneminden beri o günlerin ruhuna uymayan, toplum için fazla kışkırtıcı olabileceği düşünülen filmler oldu. Bunun belki de en iyi örneklerinden biri 1915 yapımı Filibus. İtalyan yönetmen Mario Roncoroni‘nin yönettiği bu sessiz film, çeşitli aldatmacalarla peşindeki dedektiften kurtulup zenginleri soyan bir maskeli bir hırsızın hikâyesini anlatıyor. Hikâyenin merkezinde yer alan bu “kötü adam” ise aslında erkek kılığına girmiş bir kadın. Üstelik bir Barones. Maske takıp soygun yapan zengin bir kadın, onu yakalamayı takıntı hâline getirmiş bir dedektif, uçan gemiler gibi gelişmiş teknolojik araçlar. Bakıldığı zaman bugün bir çizgiroman uyarlamasında görebileceğimiz bir hikâye aslında. Aynı bugünkü çizgiroman uyarlamalarında olduğu gibi Filibus da aslında bir film serisinin ilk halkası olarak planlanmıştı. Ancak I. Dünya Savaşı patlak verince İtalya’nın yükselen film endüstrisiyle birlikte Filibus’ın devam filmi için yapılan planlar da sönüp gitti. Ancak geriye o dönemin Joker’ı olarak tanımlanan, kadın bir hırsızın hikâyesini anlatan tartışmalı bir film kaldı.

Filibus’un Yazarı Giovanni Bertinetti, Sinemayı İzleyicileri Harekete Geçirmek İçin Etkili Bir Yöntem Olarak Görüyordu

Filibus aslında tam da bu amaçla çekilmiş bir filmdi aslında. İzleyicide toplumda pek de hoş karşılanmayacak düşünceler uyandırmak, merkezinde yer alan karakterle kadınlara ilham vermek için. Filmin senaryosunu kaleme alan bilimkurgu yazarı Giovanni Bertinetti, sinemayı, hayatı ve evreni yeni bir gözle ele almanın bir temsili olarak görüyordu. 1918 yılında Sinema: İrade ve Enerjinin Okulu – The Cinema: School of the Will and of Energy adlı bir manifesto yayımlayan Bertinetti, filmleriyle pasif izleyicileri harekete geçirmeyi amaçlıyordu. Joker’ı izleyen ve filmin zenginler hakkında söylediklerine şahit olan birisi için Bertinetti’nin bu misyonu çok da yabancı gelmeyecektir.

Joker’da olduğu gibi çekildiği dönemde tehlikeli bulunan Filibus, bu hafta restore edilmiş versiyonuyla beyazperdeye geri dönecek. Filmin restore edilmiş versiyonu hafta boyunca ABD’deki Anthology Film Archives’ta gösterilecek.

Kaynak: The New York Times

Daha yazı yok.
Filmloverss.com size daha iyi hizmet sunmak için çerezleri kullanır. Sitede gezerek çerezlere izin vermiş sayılırsınız. Ayrıntılı bilgi close-cookie-information