Geçtiğimiz yıl Bacurau ile adından söz ettiren Kleber Mendonça Filho, The Criterion Collection filmleri arasından 10 favori filmini seçti. Filho’nun seçtiği listede Bigger Than Life, Punch-Drunk Love, One-Eyed Jacks, La Ciénaga gibi yapımlar yer alıyor.
Yaşam alanı, kentsel dönüşüm gibi önemli konulara değinen Komşu Sesler – O Som ao Redor ve Aquarius gibi filmlerle dikkatleri üzerine çeken Brezilyalı yönetmen Kleber Mendonça Filho, geçtiğimiz yıl Juliano Dornelles’le birlikte yönettiği, Cannes Film Festivali’nden ödülle dönen Bacurau ile olumlu eleştiriler almıştı. Bu filmle adından övgüyle söz ettiren Filho’nun yeni projelerini merakla beklerken; yönetmenin The Criterion Collection filmleri arasından seçtiği 10 favori filmine buradan göz atabilirsiniz.
Kleber Mendonça Filho’nun, The Criterion Collection filmleri arasından seçtiği ve birden ona kadar sıraladığı bu listede Hollywood’dan çıkan en ayrıksı yönetmenlerden biri olan Nicholas Ray imzalı 1956 yapımı Bigger Than Life, Paul Thomas Anderson’ın unutulmaz filmi Punch-Drunk Love, Marlon Brando’nun hem yönetip hem de başrolünde yer aldığı 1961 yapımı One-Eyed Jacks, son filmi Zama ile övgü dolu yorumlar alan Lucrecia Martel’in 2001 yılında çektiği La Ciénaga gibi yapımlar yer alıyor.
Kleber Mendonça Filho’nun seçtiği filmler hakkındaki düşüncelerine de ulaşabileceğiniz bu listeye aşağıdan göz atabilirsiniz.
Kleber Mendonça Filho’nun The Criterion Collection Filmleri Arasından Seçtiği 10 Favori Filmi
1. Bigger Than Life – Nicholas Ray (1956)
“Nicholas Ray’in CinemaScope ile çekilen bu dramasını çok seviyorum. James Mason, reçetesiz satılan ilaçlarla sorunlu bir ilişkisi olan bir profesör ve aile babasını oynuyor. Bigger Than Life, 1950’lerde Hollywood ve televizyonun mükemmel çekirdek aileleri tasvir etmek için yatırım yaptığı bir zamanda olağandışı olan ABD toplumuna modern bir bakış. Film hem rahatsız edici hem de büyüleyici.”
2. La Ciénaga – Lucrecia Martel (2001)
“Lucrecia Martel’in ilk uzun metrajlısının film öğrencileri, eleştirmenleri ve film yapımcıları üzerindeki etkisini hatırlıyorum. Brezilya’da tek bir 35 mm’lik baskıdan gösterildi ve bu baskı ülke çapında neredeyse tüm ticari olmayan sinemalarda oynatıldığı bir yılın sonunda parçalandı. Bu filmle ilgili her şeyi seviyorum: filmin çarpıklığını, cinselliğe getirdiği taze ve cesur bakışı, ses kullanımını, yüzleri ve bedenleri. Martel filmleri, sinemanın kendisinin aracılık ettiği belirli bir alan ve zaman hissi ile etkileşime giren insanlar hakkında olabileceğine inanan benim gibi bir sinemacı için bir referans.”
3. Heaven’s Gate – Michael Cimino (1980)
“1979 aşırılıklar yılı mıydı? Spielberg’in 1941’ına, Landis’in The Blues Brothers’ına ve Cimino’nun Heaven’s Gate’ine bakarsak, daha önceki çalışmaları kendilerine açık çekler veren genç Amerikalı sinemacılar tarafından yapılmış çok farklı filmler olduklarını görüyoruz. Heaven’s Gate, yayınlandığı sırada çok eleştirildi ancak şimdi değerlendirmelerin çoğu olumlu hissettiriyor. Bence zaman ona karşı nazik davrandı; -düpedüz bir Hollywood yapımından ziyade bir Sovyet denemesine daha yakın hissettiren bir Amerikan destanı. Ve bu ne güzel bir disk.”
4. One-Eyed Jacks – Marlon Brando (1961)
“70’lerde gençken ailemle birlikte bu filmi televizyonda izledim ve asla unutamadım. Yıllar içinde VHS ve DVD’lerle bu filmi yeniden ziyaret ettim ancak bu Criterion sürümü tam bir yeniden keşif oldu. Irkla ilgili tutarsız ve kavraması güç anlatı ögelerine sahip alışılmadık bir VistaVision western. Aynı zamanda, karmaşık sonuçlarıyla, bir yıldız oyuncunun gücü ve ona istediğini veren stüdyonun bir ürünü, ama bu filmde yanlış bir şey görmüyorum. Filmi çok severim. Marlon Brando, hem yönetmen hem de oyuncu olarak harika.”
5. Hard Boiled – John Woo (1992)
“Baskısının tükendiğini biliyorum ama bende hâlâ bunun Criterion diski var ve favori DVD’lerimden biri. Amerikan sineması aksiyon filmlerini ulusal ürünü hâline getirdi ama filme alınan ve sahnelenen aksiyonu baştan yazan yapımları düşündüğümde aklıma iki film gelmeye devam ediyor: George Miller’ın Mad Max 2’su ile John Woo’nun Hard Boiled filmi. Kovalamacalar, çatışmalar gibi türün bilinen şeylerini kullanmaları açısından tanıdık geliyorlar ancak gerçek şu ki oldukça tehlikeli ve aşırılar. Bunun için bir Blu-ray çıkarırsanız, alırım.”
6. Marketa Lazarová – Frantisek Vlácil (1967)
“Bunu yakın zamanda izledim- hâlâ büyük keşifler yapabileceğinizin ve 50 yaşınızda genç bir sinefil gibi hissedebileceğinizin bir kanıtı. Bu harika film, ‘güzel, korkutucu bir halüsinasyon olarak sinema.’ başlığı altına alınabilir. Anamorfik olarak çekilen eylem ve hareket görüntülerinin nadir bir koleksiyonunu içeriyor. Bu aynı zamanda açıklaması zor olan özel filmlerden biri. Bir yıl sonra, 2001: A Space Odyssey çıktı. Çok farklı filmler ama sinemaya dair fikirlerinin sıra dışılığı ve heyecan vericiliği ile benzerler.”
7. Two-Lane Blacktop – Monte Hellman (1971)
“Amerikan arabaları ve yollar, sürücüler ve mekanikle ilgili başka bir geniş ekran filmi. Yetmişli yıllar otomobil, beyaz şeritler, benzin kokusu ve asfalt leşi olan çok sayıda film gördü. Hiçbiri Monte Hellman’ın yönettiği gibi değildi. Bir noktada, Warren Oates “her şey çok hızlı ve yeterince hızlı değil” gibi bir şey söylüyor. Yolların ve arabaların içinde veya çevresinde geçen bir şey çekmem gerekirse bu film önemli bir referans.”
8. Punch-Drunk Love – Paul Thomas Anderson (2002)
“Romantik komedilere getirilen bu Amerikan ve son derece modern yorum harika bir sinema deneyimi. Her çekimine, sesine ve karakterine bayılıyorum. Bir Hollywood stüdyosu için harika bir ganimet.”
9. Secret Sunshine – Lee Chang-Dong (2007)
“Aquarius filmime hazırlanırken, hayran olduğum birçok filme bakıyordum. Bu filmlerden ikisi Güney Kore’dendi: Bong Joon-ho’nun Mother’ı ve Lee Chang-dong’un Secret Sunshine’ı. Büyük ekranda samimi bir film ve nasıl ilerleyeceğini tahmin etmek zor. 142 dakikalık süresi, Aquarius’un uzunluğu konusunda beni rahatlattı, ki o da 142 dakika. ”
10. Limite – Mario Peixoto (1931)
“Saulo Pereira de Mello, bu hafta 92 yaşında vefat etti. O, Mario Peixoto’nun filmlerinde yıllarca çalışan bir arşivciydi. Pek çok kişi tarafından Criterion yoluyla keşfedilebilen bu doksan yıllık Brezilya yapımı rüya şaheserinin zor restorasyonunda Pereira de Mello da önemli bir rol oynadı.”
Kaynak: The Criterion Collection