Lars Von Trier; verdiği bir röportajda The House That Jack Built’in çekimleri boyunca içinde bulunduğu ruh haline ve yedi yıl sonra geri döndüğü Cannes Film Festivali’ne dair iddialı açıklamalarda bulundu.

Hatırlayacak olursanız; geçtiğimiz hafta Danimarka’da düzenlenen bir ödül töreninde verdiği bir röportajda Lars Von Trier, onar dakikalık on kısa filmden oluşan yeni projesi Études hakkında açıklamalarda bulunmuştu. Prömiyerini Cannes’da gerçekleştirecek yeni filmi The House That Jack Built‘in çekimleri sırasında mental açıdan çok yorulduğunu ve bu durumun kendisini çok kötü hissettirdiğini dile getiren Von Trier; bir süreliğine sinema filmi çekmek istemediğini ve ruhsal açıdan dinlenmeyi amaçladığını dile getirmişti. Uzun metraj bir sinema filminden sonra böyle deneysel bir projeye yönelmesinin sebebini ise bu filme bağlamıştı.

Bununla beraber röportajın ilerleyen bölümlerinde Lars Von Trier, filmin çekimleri boyunca içinde bulunduğu ruh halini ve alkol bağımlılığı hakkında oldukça dikkat çekici açıklamalarda bulundu.

Lars Von Trier, düşüncelerini şu cümlelerle dile getirdi: “Filmin çekimleri boyunca kendimi gerçekten çok kötü hissettim. Bu tamamıyla benim hatam. Çekimler boyunca alkol bağımlılığımla uğraştım. İşin aslı alkolü hep bir tedavi aracı olarak gördüm ve eğer bir konuda endişe duyuyorsanız alkol çok etkili bir ilaç olabiliyor. Alkolü bırakmaya çalıştığım ya da azalttığım dönemde ise anksiyete ataklarım başlıyordu. O dönem ne yapacağımı bilemedim. Daha önce bir şeyler üretmek için alkole ihtiyacım olduğunu düşünüyordum ama bu durum, benim için büyük bir engel haline geldi. Şimdi ayakta kalmaya ve anksiyetenin önüne geçmeye çalışıyorum. Fakat bunu başarabilmek hiç kolay bir şey değil.” 

Lars Von Trier, Cannes Film Festivali’ne Dair İddialı Açıklamalarda Bulundu

Öte yandan röportajda en dikkat çeken ayrıntı ise 2011 Cannes Film Festivali’nde ‘Ben bir Nazi’yim’ sözleriyle ortalığı karıştıran Von Trier’in konuya açıklık getirmiş olması. Geçmişe dönecek olursak; Lars Von Trier, Melancholia’nın Cannes’daki basın toplantısında Hitler’i bir insan olarak anladığını hatta ona biraz sempati duyduğunu dile getirmiş, konuşmasının sonunda ise kendisini Nazi ilan ederek ortalığı karıştırmıştı. Bunun üzerine Cannes yönetimi, Lars Von Trier’in festivale katılmasını yasaklamıştı. Aradan yedi yıl geçtikten sonra Cannes’a dönen yönetmen; kendisinin bir Nazi olmadığı, Hitler’in yaptıklarını hiçbir zaman onaylamadığını ve onun saçtığı vahşetten nefret ettiğini dile getirdi. Sinemanın provokatif ve aykırı yönetmeni tarafından yapılan bu açıklamanın, insanlara samimi gelip gelmeyeceği ise büyük bir merak konusu.

Tabii ki yönetmenin Cannes ile ilgili görüşleri sadece bununla sınırlı değil. Von Trier’in düşüncesine göre festival jürileri, ortak bir paydada buluşmak zorunda oldukları için orta yol buldukları filmlere ödülleri veriyorlar. Aynı durumun, 2000 yılında Altın Palmiye kazandığı Dancer In The Dark için de geçerli olduğunu düşünüyor. Filmin kendisine ödül verilmediğinin altını çiziyor.

Lars Von Trier’in bütün bu söylediklerine bakacak olursak, psikolojik açıdan zor bir dönem geçirdiğini söyleyebiliriz. Özellikle burada The House That Jack Built’in payının büyük olduğunu söylersek sanırım yanılmış olmayız. Zaten yönetmenin, kendi ifadesine göre çektiği en şiddetli film olması bu durumu destekler nitelikte. The House That Jack Built’in, Cannes’da nasıl tepkiler alacağını bekleyeduralım; Lars Von Trier röportajının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Kaynak: Deadline

Daha yazı yok.
Filmloverss.com size daha iyi hizmet sunmak için çerezleri kullanır. Sitede gezerek çerezlere izin vermiş sayılırsınız. Ayrıntılı bilgi close-cookie-information