Bu hafta Yeşilçam Sokağı’nda bizimle beraber dolanmaya çıkacak herkesin gözleri kaçınılmaz olarak Tarık Akan’ı arayacaktı. Onu hak ettiği biçimde onurlandırmak, hayatı boyunca sürdürdüğü direnişini beyazperdede somutlaştıran ilk yapımla anmaktan geçiyor gibi hissettim, Yeşilçam Sokağı’na yolu düşenlerle bu hafta Maden’i konuşalım dedim.

Maalesef, yakın geçmişte bizlere Maden’i anımsatan ilk olay Tarık Akan’ın aramızdan ayrılışı değil. Soma Faciası 2014 yılının Mayıs ayında filmi gündeme getirmişti. Sosyal medya hesaplarında “Maden filmi gerçek oldu” tadında paylaşımların ilişiğinde, Cüneyt Arkın’ın devrimci tınıları yoğun konuşmaları kaplamıştı. Filmin yüzümüze vurduğu katı gerçeklik, 30 yılı aşkın zaman dilimi boyunca değişmemiş ve gerekli önlemler alınmadığı için sonu gelmeyen maden facialarından bir tanesi ülke tarihinin en korkunç katliamlarından birine dönüşmüştü. Sinemaya yalnızca eğlencelik bir seyir olarak görmeyen, onun toplumu dönüştüren gerçekliğine inanan herkes için Maden’in yeri eşsizdir bu nedenle.

Gerek konusu, gerek gösterimde olduğu dönemde gördüğü ilgiyle, gerekse Cüneyt Arkın ve Tarık Akan’ı buluşturup, iki büyük yıldızı bir araya getirmek gibi büyük bir adımı atan ilk film olmasıyla, Maden Türkiye Sineması’nın en önemli ve en unutulmaz yapımlarından biri.

Tarık Akan’ın Kariyerinin Dönüm Noktası

Film, Tarık Akan’ın kariyerinde de oldukça kritik bir noktada duruyor. Akan’ın artık yakışıklı ve zengin jönü oynamak dışında da gelecek planları yapmaya başladığı noktada Ertem Eğilmez’e artık bu rolleri oynamak istemediğini duyuruyor. Ertem Eğilmez’in onayıyla önce Şerif Gönen’in Nehir filmine, daha sonra ise Canım Kardeşim filmleri çekiliyor. Her iki film de tutmayınca, Ertem Eğilmez, oyuncunun yeniden eskiden yer aldıklarına benzer filmlerde rol almasını isteyince, Eğilmez’le ve Arzu Film’le Tarık Akan’ın yolları ayrılıyor. Sonrasında ise Akan Yeşilçam’dan sürgün yiyor ve zamanın en büyük şirketleri Tarık Akan’ı kara listeye alıyor. Bir yıl kadar sonra Akan’ın karşısına Maden’in senaryosuyla Yavuz Özkan çıkıyor. İkisi ve Arif Keskiner birlikte şirket kursalar da, filmi çekebilmek için lazım olan parayı temin etmek için filmi bir türlü satamıyorlar. Yavuz Özkan da bunun üzerine filmi Cüneyt Arkın’a da teklif etme fikrini öne sürüyor. Akan’ın ve Arkın’ın bu fikri kabul etmesiyle gerekli bütçe elde ediliyor, o sıralar sanayi bakanı olan Deniz Baykal’ın Tunçbilek’te çekim izni de vermesiyle, film hayata geçiyor.

Yılmaz Güney’le de yolları, Maden sayesinde böylesine kesişiyor. Akan filmi sansür kuruluna götürürken o sırada hapishanede olan Güney’i ziyaret ediyor. Güney de Maden’i izlemek istiyor ve Akan’dan kopyayı teslim alınca bir şekilde hapishane imkânlarını zorlayarak diğer mahkûmlarla beraber filmi izlemeyi başarıyor. Güney filmi çok beğeniyor ve Akan’a hapisten çıkınca beraber çok güzel işler yapacaklarını söylüyor. Sürü ve Yol, tüm bunların ardından hayatlarımıza giriyor.

Maden: Birleşin!

Maden, işçilerin güvencesiz koşullar altında nasıl çalıştırıldığını, sarı sendikaların işçilerin haklarını korumaktan ziyade kendi öz örgütlenme alanlarını kırmak için var olduğunu çok sade bir biçimde ortaya koyuyor. Türk filmi olmanın getirdiği bir-iki mübalağa biraz fazla doğrudan işlese de süreci, aynı şekilde patronların ve çıkar sahiplerinin işçilerin hayatlarına nasıl kastedebildiğini başarıyla ortaya koyuyor. Dahası, yalnızca maden işçilerinin ve diğer mavi yakalıların değil hepimizin sistem tarafından hangi mekanizmalarla ehlileştirilmeye çalıştığını ortaya koyuyor. Hatta bir nebze bilinçsizce, erkek egemenliğin yönetilme mekanizmalarımızın nasıl da ayrılmaz bir parçası olduğu da hikâyeye yedirilmiş vaziyette.

En şaşırtıcı bulduğum şeylerden biri, filmin gerçekten sansür kurulundan geçebilmiş olması. Maden başından sonuna kadar işçi sınıfını örgütleme amacı güden bir film. Özellikle İşçi lideri İlyas (Cüneyt Arkın) tarafından yapılan konuşmalar, 1978 yılında oluşumuzu da göz önünde bulundurduğumuzda egemenler için kolay sindirilir türden değil. Sadece kendi konuşmaları değil, kız kardeşinden aldığı mektubun içeriği dahi mesajını çok net bir dille ortaya koyuyor.

Ön plandaki karakter İlyas olsa da esas kahramanın Nurettin olduğunu düşünmek için elimizde pek çok sebep var. İlyas daha hayran olunası, duruşu net bir konumdayken, biz aslında Nurettin’le (Tarık Akan) daha çok özdeşleştiriyoruz kendimizi. Çünkü Nurettin tuzaklara düşüyor, nasıl davranacağını kestiremiyor, potansiyelini ortaya koysa da onu gerçekleştirebilmek için çok uzun bir dönüşüm geçiriyor. Hem posterde hem de filmi izlerken ön plana çıkan Cüneyt Arkın’ın karakteri İlyas ama sinema psikolojisi bakımından filme yaklaşınca kahramanın yolculuğunu geçirenin Nurettin olduğunu fark ediyoruz. Filmin idolleştirdiği kahraman İlyas’ken, bizi filmin atmosferine çeken Nurettin. Nurettin, fazlasıyla bize benziyor. Özellikle solcu bireylerin mücadelenin haklılığına ilk kendilerini kaptırdıkları zamanlardaki hallerini Nurettin’e benzetmemeleri imkânsız diyebiliriz. Haklılığın doğasından gelen cesaret, evveliyatında bildiği hayatın önyargılarıyla karışıyor Nurettin’de. Onun dönüşümünü, hayatında bembeyaz bir sayfa açtığında net bir şekilde anlıyoruz.

maden-cuneyt-arkin-tarik-akan-filmloverss

“Biz bu dünyayı kuruyoruz ellerimizle, bunun şakası var mı? Tohumu toprağa atan biziz, bunun şakası var mı söyle? Söyle bana demiri potada kim eritiyor, çeliğe kim su veriyor haa? Sen bütün bunları düşün!”

Ama Maden sıradan bir Türkiye Sineması yapımı değil o yüzden filmin akışının gayesi Nurettin’in dönüşümünü bize sunmak veya İlyas’la bize takip edilecek ideal bir figür kazandırmak değil. Bireylerin ötesinde, örgütlülüğün gücünü ve önemini hatırlatmak gibi bir yöntem seçmiş durumda Yavuz Özkan bize. Filmi her izleyiş, finalde sizi bir şeyler yapmak istetir hale getiriyor. Harekete geçmemiz, kendi haklarımız ve başkalarının hakları için ne pahasına olursa olsun direnmemiz gerektiğini anımsıyoruz. Zaten filmin esas mesajı, ekranda gördüğümüz son karede, tüm madenciler dayanışma içerisinde kol kola yürürlerken tümüyle oraya konulmuş oluyor.

Maden, direne direne kazanımların elde edileceğini hem senaryosu çerçevesinde seyirciye hatırlatıyor, hem de filmin alışılmışın dışındaki karakterine rağmen seyirciden gördüğü rağbet kazanımların direnerek edinildiğinin kanıtı. Dahası, Tarık Akan’dan bize kalan son sözler de “Mücadele hiç bitmeyecek” idi. O yüzden ne zaman gelirse gelsin çok erken olan bu veda beni üzse de, bir taraftan Tarık Akan’dan bize kalanlarla güçleniyorum.

Mücadele hiç bitmeyecek Tarık Abi, biz hala buradayız, gözün arkada kalmasın.

Yönetmen: Yavuz Özkan

Senarist: Yavuz Özkan

Tür: Dram

Yapım Yılı: 1978

Özellikler: 35 mm, Renkli

Süre: 90 dk

Ülke: TÜRKİYE

Dil: Türkçe

Vizyon Tarihi: Şubat 1979

 

Kaynaklar:

  • http://redaktif.com/2016/09/16/tarik-akan-zengin-cocugunu-oynamaktan-nasil-vazgecti-video/
  • http://www.tsa.org.tr/film/filmgoster/4652/maden
  • http://sinematikyesilcam.com/2014/05/mesut-kara-isyan-direnis-grev/

Görsel kaynakları:

  • www.otekisinema.com

Daha yazı yok.
Filmloverss.com size daha iyi hizmet sunmak için çerezleri kullanır. Sitede gezerek çerezlere izin vermiş sayılırsınız. Ayrıntılı bilgi close-cookie-information