Charlie Chaplin’in en bilinen filmlerinin başında gelen Asri Zamanlar – Modern Times, usta sinemacının politik duruşunu tavizsiz bir şekilde perdeye yansıttığı bir anlatı sunar. Mesainin başladığını duyuran düdüğün çalınmasıyla açılan film, daha ilk sahnesiyle birlikte bu tavrını belli eder. Bir koyun sürüsünün ilerleyişini gördükten sonra, sürünün yerini metrodan çıkan mavi yakalılar alır bu sahnede. Fabrikadaki işlerine yetişmeye çalışan koca bir koyun sürüsü olarak resmedilen mavi yakalıların, nasıl birer sistem kölesi hâline geldikleri Chaplin’in canlandırdığı işçi üzerinden şekillenir. Filmin devamında, anlatı da bu işçiyle birlikte fabrikanın dışına çıkar. Lakin karşılaştığı da fabrikadaki sisteme paralel bir şekilde halkı etkisi altına alan Büyük Buhran şartlarıdır. Çökmüş bir ekonomik düzenin çırpınışlarını net biçimde göz önüne sererken, halktan yana saf tutan Chaplin, aşina olduğumuz Şarlo tiplemesiyle en sert anlatılara dahi o kendine has insaniyeti iliştirmeyi başarır. Tüm zamanların en önemli sinema şaheserlerinden Modern Times hakkında mutlaka bilinmesi gereken 15 detayı derledik.
Derleyen: Ekin Usumi, Güvenç Atsüren
Modern Times Hakkında Mutlaka Bilinmesi Gereken 15 Detay
Orijinal Final
Filmin planlanan ilk finalinde, Charlie Chaplin’in canlandığı The Tramp karakteri, ya da Türkiye’de bilinen adıyla adıyla Şarlo, bir sinir krizi geçirerek hastaneye kaldırılıyormuş. Fakat yönetmen sonrasında bu finalden vazgeçip daha farklı, daha umutlu bir finale yer vermiş filmin son hâlinde. Her ne kadar şu an bu finali izleme şansımız olmasa da, bu sahnenin en azından çekildiğini biliyoruz. Zira bu finalden kareler görebildiğimiz fotoğraflar Modern Times’ın 2003 yılında yayınlanmış DVD baskısında yer alıyor.
Chaplin’in Filmi Sesli Çekme İsteği
Chaplin, Modern Times’ı ilk sesli filmi olarak çekmek istemiş. Hatta film için diyaloglar yazıp sesle ilgili bazı denemeler de yapmış. Fakat, seyircilerin konuşan bir Şarlo’ya nasıl bir tepki vereceğini kestiremediğinden bu kararından vazgeçmiş. Sonuç olarak film, sessiz döneme daha uygun olan, saniyede 18 kareyi perdeye yansıtan teknikle çekilmiştir. Yine de filmde duyabildiğimiz bazı sesler de yer alıyor. Örneğin restoran sahnesinde şarkıcıların söylediği şarkıyı duyabiliyoruz. Filmde duyduğumuz konuşmaların tamamı ise, mekanik aygıtlardan çıkarak seyirciye ulaşıyor. Bu da filmin, teknolojinin insan hayatına etkilerine dair söylediği sözleri daha güçlü kılan bir tercih.
“Les Temps Modernes”
Filmin adı, ünlü yazarlar Jean Paul Sartre ve Simone De Beauvoir’ın Fransa’da yayınladıkları sol görüşlü gazete Les Temps Modernes’e (Bu isim filmin adının Fransızcaya birebir çevirisidir) kaynaklık etmiştir. Modern Times aynı zamanda, San Francisco’da bulunan ve politik yayınlara yer veren bir kitabevinin de adı. Bu iki örnekten, filmin politik duruşuyla da ne kadar ilham verici olduğu sonucunu çıkarabiliriz.
Ertelenen Prömiyer
Filmin prömiyeri 5 Şubat 1936 günü, New York’taki Rivoli Theater’da gerçekleştirilmiştir. Bu tarih, filmin planlanmış prömiyerinden birkaç hafta sonraya tekabül ediyor. Bu ertelemenin sebebi ise, Chaplin’in filmin tam olarak hazır olduğunu düşünmemesiymiş. Prömiyerle ilgili bir başka ilginç detay da Charlie Chaplin’in bu gösterime katılmaması. Zira New York’ta halkın karşısına çıktığında kendisine gösterilen aşırı ilgiden rahatsızlık duyan usta sinemacı, bu durumları “Sanki bir hilkat garibesiymişim gibi sürekli bakılıp parmakla gösteriliyorum.” şeklinde tanımlıyormuş.
1984’deki Benzerlikler
Modern Times ile George Orwell’ın kült romanı 1984 arasındaki bazı benzerlikler dikkat çekici. Filmdeki fabrika patronunun işçileri bir video sistemi aracılığıyla dev bir ekrandan izlemesi ve direktifler vermesine çok benzer bir duruma, 1984’te de rastlıyoruz. Buradan da Orwell’ın 1949 yılında yayınlanan distopya klasiğinde Chaplin’in başyapıtından esinlediği sonucunu çıkarabiliriz.
Nazi Almanyası ve Adolf Hitler
Modern Times, Nazi Almanyası’nda “komünist eğilimleri” sebebiyle yasaklanmıştır. Ama bu yasaklanmanın nedeninin Chaplin’in Adolf Hitler’e benzediğinin düşünülmesi olduğu yönünde iddialar da mevcut. Bu konuda bir başka düşünce ise, filmin Chaplin’in Yahudi kökeninden dolayı yasaklandığını savunuyor. Her ne sebeple yasaklanmış olursa olsun, bu durum Chaplin’in birkaç sene sonra çekeceği Diktatör – The Great Dictator filminde yerden yere vurduğu Adolf Hitler’e karşı olan tutumunun ne kadar haklı olduğunu gösteriyor. Almanya’da yaşananlara ek olarak, Avusturya’da ise Şarlo’nun ekinde kızıl bir bayrakla kalabalık bir güruha öncüllük ettiği sahne filmden çıkarılmış.
Esin Kaynağı: Gandhi
Filmin en önemli esin kaynaklarından biri, Hindistan Özgürlük Hareketi’nin lideri olan Gandhi’dir. Chaplin, Gandhi’yle bir konuşmasında “Makinelerin sadece kar amacıyla kullanılması insanları işten çıkarılmasına ve dolayısıyla büyük acılara neden oldu. Ama makineleşmeyi insanlığın hizmetinde kullanmak birçok açıdan yardımcı ve faydalı olabilir.” cümlelerini kurmuş. İkilinin bu konuyu tartışmasının ardından Chaplin, ifadesinin makineleşmenin yarattığı acılara vurgu yapan ilk kısmının daha önemli olduğunu fark etmiş. Bu farkındalık Modern Times’ın anlatısının şekillenmesindeki en önemli etmenlerden biri şüphesiz.
“Smile”
Chaplin’in film için yazdığı melodinin üzerine, 1954 yılında John Turner ve Geoffrey Parsons’ın söz yazmasıyla bugün Smile olarak bildiğimiz şarkı ortaya çıkmıştır. Şarkının Nat ‘King’ Cole tarafından seslendirilen versiyonu yayınlandığı yılın önemli hitlerinden biri olmuştur. Şarkının “Kalbin ağrıyorsa da, kırılıyorsa da gülümse” şeklinde Türkçeye çevirebileceğimiz sözlerinin Modern Times’ın son anlarından esinlendiği aşikârdır. Duyamasak da filmin sonunda Şarlo’nun “Haydi, gülümse” dediğini dudaklarından okuyabiliriz. Aynı zamanda Smile’ı Michael Bolton, Eric Clapton, Lyle Lovett, Diana Ross, Tony Bennett, Jimmy Durante gibi birçok önemli müzisyen yorumlamıştır. Bu şarkıyı yorumlayanlar arasında 1992 yılında Chaplin filminde Charlie Chaplin’i canlandıran Robert Downey Jr. da yer alıyor.
Henry Ford
Filmin açılış sekansında gördüğümüz fabrika patronu ve bu fabrikada kullanılan yürüyen bant sistemi, Ford’un kurucusu Henry Ford’dan esinle yaratılmıştır. Zira filmin çekimlerinden önce Chaplin’in Henry Ford’la görüşüp endüstri tarihinde ciddi değişikliklere yol açmış bu fabrika sistemini incelediği bilinen bir gerçek.
Filme Açılan Dava
Modern Times’ta, Fransız sinemasının önemli yönetmenlerinden René Clair’in önemli filmlerinden 1931 yapımı Özgürlüğe Can Feda – À nous la liberté’deki temalara benzer ögelere rastlanır. Bunun üzerine Modern Times’ın vizyona çıkmasının ardından, À nous la liberté’nin yapım şirketi olan Tobis Film Chaplin’i dava etmiştir. Fakat, sonuç Chaplin’in lehine olmuştur. Şirket durumdan tatmin olmamış olacak ki, benzer bir davayı II. Dünya Savaşı’ndan sonra tekrar açmış, fakat sonuç değişmemiş. Chaplin’in büyük bir hayranı olan Clair’in ise şirketin bu tutumundan rahatsızlık, hatta utanç duyduğu söyleniyor.
Chaplin’e Yöneltilen İddialar
Bilindiği üzere 1940’lar ve 1950’lerde Hollywood’da birçok yapımcı, senarist ve yönetmen komünist olmakla “suçlanarak” kara listeye alınmıştır. Bu mekanizmayı işleten kurum olan Amerikan Karşıtı Faaliyetleri İzleme Komitesi Charlie Chaplin’in de komünist olduğunu iddia etmiştir. Bu iddiaların temelinde de usta sinemacının başta Modern Times olmak üzere birçok filmindeki politik tavrı yatmaktadır.
Chaplin’in Klasikleşmiş Temaları
Chaplin’in insan ve makinelerin uyumsuzluğu, kapitalizmin yükselişi ve bu yükselişin 1930’lu yıllardaki yansımaları, filmlerinde kullandığı klasikleşmiş bir tema olmuştur. Bunun dışında o dönem yaşanan büyük ekonomik kriz, bu krizin işsizlik, yoksulluk, sefalet olarak halka yansıması da işlenen başlıca temalardandır. Modern Times, Chaplin’in vardiyalı çalışma ve makineleşme üzerine en ağır eleştiriyi getirdiği filmdir. Bunların yanında Şarlo’nun evsiz ya da şansının yaver gitmemesi sebebiyle zor şartlarda yaşamak zorunda kalan genç kadınlara yardım etmesine Chaplin’in filmlerinde sıklıkla rastlanır. Modern Times’ın yanında The Vagabond, Sirk – The Circus ve Şehir Işıkları – City Lights ve Sahne Işıkları – Limelight filmlerinde bu çerçevede değerlendirebileceğimiz karakterler yer alır.
Anti-Kapitalist Final
Kasım 1935’te, yani filmin prömiyerinden üç ay önce, Amerikan komünist gazetesi The New Masses, Sovyet sinema yazarı Boris Shumiatski’nin bir makalesinin çevirisini yayınlamıştır. Bu makalede, Chaplin’in filmin finalini, yazarın teşviği doğrultusunda daha güçlü anti-kapitalist mesajlar içerecek şekilde değiştirdiği iddia edilir. Bu konunun ilginçliği bununla da sınırlı değil. Zira New York Times’ın bu makaleyi haber yapması, Modern Times’ı göstermeyi planlayan salon sahiplerini bir hayli tedirgin etmiş. Ek olarak, Modern Times’in çalışma aşamasındaki ilk adının The Masses (Kitleler) olduğunu ve bu ismin söz konusu makalenin yayınlandığı gazetenin adına olan benzerliğinin dikkat çektiğini de belirtelim.
Çekim Süresi
Modern Times, Charlie Chaplin’in kariyeri boyunca çekimlerini en hızlı tamamladığı filmdir. Günde on sekiz saat süren yoğun çalışmanın ardından on ayda tamamlanan filmin, sadece yemek makinesi sahnesinin çekimi için tam yedi gün harcanmıştır.
Hays Kanunları ve Çıkarılan Sahneler
1930-1967 seneleri arasında Amerikan Film Endüstrisinde geçerli olan Hays Kanunları, Katolik kilisesinin zoruyla dayatılan bir tür sansür mekanizmasıdır. Bu sansür kurallarına uyma zorunluluğundan dolayı filmin beş sahnesi yayınlanmadan önce kesilmiştir. Joseph Breen’e ait 6 Ocak 1936 tarihli yazışmada belirtildiği üzere bu sahnelerin kesilme sebebi “kaba olmaları.” Kesilmesi talep edilen sahneler arasında eşcinsellik çağrıştıracak bir şaka ve bir ineğin memelerinin göründüğü kısımlar da yer alıyor.