Yazar Puanı
puan - 80%
80%
It, vizyon sahibi yönetimiyle, kaliteli atmosfer tasarımlarıyla, dramatik tutarlılıklarını sağlamlaştıran senaryosuyla ve müthiş çocuk oyuncularıyla öne çıkan, 2017’de bile palyaçodan çocukluğumuzdaki gibi korkutabilen, Stranger Things tadında etkili bir uyarlama.
Stephen King’in 1200 sayfalık It romanı çocukluğumuzda sansüre uğrayıp 400 sayfalık bir basımla yayınlanmıştı. Romanı ilk o şekilde okuyup bitiren, buna rağmen rüyalarımıza giren, dudaklarımızı uçuklatan, koridorlarda yürürken tedirginleşmemize sebebiyet veren Pennywise adlı palyaçodan ölümüne korkan sayısız çocuktan sadece biriydim. Sonra It’in bir filmi, daha doğrusu mini-serisi olduğunu öğrendik. Tüm filmler tek diskte iken It’in iki disk halinde satıldığını görmek o zamanki çocuk halimle hayli ilgi çekici bir durumdu. Televizyon filmi, mini-seri ve sinema filmi arasındaki farkları henüz pek bilmediğim bir yaşta It’in cd’lerini edinerek izlemeye başlamıştım. İlk izleyişimde çok korkup devam edememiştim ama bir şekilde toplamda üç saatlik yapımı izlemeyi başarmıştım. Sonraki üç gece rahat uyuyamadığımı, yalnız kaldığım her anda palyaçonun kahkahasını duyar gibi olduğumu ve bir yerden dişlerini çıkarıp üzerime doğru atılacağını hissettiğimi hatırlıyorum.
2008 yılında çektiği 3 dakikalık neredeyse tamamı tek plandan oluşan korku kısası “Mama” ile büyük beğeni kazanan yönetmen Andy Muschietti, 2013’te Guillermo Del Toro’nun yapımcılığında aynı hikayeyi ilk uzun metrajı yaparak karşımıza çıktı. It’in bu 2017 yapımı ilk sinema uyarlaması, 90 yapımı iki bölümlük mini-serinin karakterlerine, olay örgüsüne, hatta bazı planlarına kadar birçok yerde bağlılık içeriyor, yalnız temel bir noktada farklılaşıyor. King, karakterlerin 27 yıl önceki ve sonraki hallerini iç içe geçiren bir kurguyla hikayesini anlatırdı. 90 yapımı mini-seri de büyük ölçüde romana bağlı olup kurgusal açıdan bu yapıyı işlerdi, ilk bölümde karakterlerin çocukluklarına, ikinci bölümde yetişkinliklerine ağırlık vermesine rağmen kurgu içerisinde bu bölümler birbirlerinin de içine geçerdi. Yeni uyarlamada ise karakterlerin 27 yıl sonraki yetişkin hallerinin yer aldığı bölümlerin tamamı törpülenmiş durumda. Bunu bir pazarlama stratejisi olarak da düşünebiliriz, zira filmin 90 yapımından tam 27 yıl sonra vizyona girmesi bile tasarlanmış bir durum. Ayrıca bitiş jeneriğinde ‘It: Chapter One’ yazması yapımcıların karakterlerin çocukluklarını ve yetişkinliklerini iki ayrı film yapmak istediklerine işaret. Bu durum temelde büyük bir farklılık içermesine rağmen filmin genel gidişatında hiçbir problem teşkil etmiyor, hatta mini-serinin dramatik eksikliklerini, efekt yönünden yetersizliğini ve tv filmi yapısını görüntü yönetmeni Chung-hoon Chung’un görüntüleri ve Muschietti’nin yönetimi eşliğinde gidererek birinci sınıf, tertemiz bir sinema uyarlamasına dönüştürüyor.
It: ‘O’ 27 Yıl Sonra Daha Korkutucu Bir Şekilde Geri Döndü!
It, Chung-hoon Chung’un görüntüleri ve müzik eşliğinde açılış sahnesini estetik ve nostaljik bir şekilde kotardıktan sonra Pennywise’ın kanalizasyonda çocuğa ilk göründüğü o meşhur anı ‘gore’ sınırlarına yaklaşan kanlı bir sahneyle vererek şaşırtıyor. Yurt dışında ‘R-Rated’ sınırı alan film, kan konusunda elini korkak alıştırmayacağını daha ilk sahneden belli ederek Pennywise’ın ürkütücülüğünü 90 yapımı mini-diziye oranla artırıyor. Karakterlerin yetişkinliklerinin senaryodan tamamen çıkarılıp ikinci filme bırakılması, çocukların dramatik hikayelerinin tutarlılıklarına katkı sağlamış. Senaryoda Cary Fukunaga (Beasts of No Nation, True Detective, Jane Eyre, Sin Nombre) gibi dramatik yapıyı bilen bir ismin olması 90 yapımı It’i sahici dokunuşlarla yenilemiş. Çocukların ebeveynleriyle olan problemleri daha karanlık ve ürkütücü bir hal alırken, 27 yıl sonra tekrar şekillenecek olan ‘aşk üçgeni’nin tohumları çocukluk dönemine göre naif ve sevimli bir şekilde atılmış. Ormanda ‘bizim çocuklar’ın kötü çocuklarla olan taş savaşı sahnesi ise müzik kullanımının da etkisiyle eğlenceli ve gençlik filmi tadında bir boyut kazanmış.
It’in hafızamızda kabus imgesi bırakacak, rüyalarımıza girebilecek birçok sekansı var. Bunlardan bazıları 90 yapımı mini-dizide de olan sahneler (kanalizasyon, televizyon, tuvalet) ve farklı detaylarla, belki de daha iyi sahne tasarımlarıyla güncellenmiş halleri. Ayrıca 90 yapımı filmde Beverly (Sophia Lillis) ve Henry (Nicholas Hamilton)’nin babalarıyla bu derece işlenmeyen karanlık halleri burada çok ürkütücü sekanslar bırakmış. Özellikle Henry’nin babasıyla ‘bıçak’ üzerinden olan sahnesi rüyalarımızda rahatsız edecek kadar korkunç. 90 yapımı It’in finalinde Pennywise’ın örümcekvari bir uzaylıya dönüşmesi ve gümüşle öldürülmesi yeterli olmayan efektlerle de beraber ucuz bir B-filmi havası yaratıyor ve pek tatmin etmiyordu. Yeni filmde ise bu yaratık görüntüsü kaldırılmış, ‘gümüş’ gibi klişe bir vampir mitinden ziyade çocukların hepsinin ayrı ayrı korkularından beslenen bir final hazırlanması dramatik açıdan altı daha doldurucu olmuş.
Geçtiğimiz yılın popüler Netflix dizisi Stranger Things’in ilham kaynağını Stephen King’in eserlerinden ve Steven Spielberg’in filmlerinden aldığı bilinen bir gerçek. Stranger Things dizisindeki çocukların enerjisi, dostluğu ve aşkı nasıl It’in karakterlerinden beslendiyse, 2017 yapımı It filmi de Stranger Things’in çocuk oyuncuları arasındaki kimyayı temel alıyor. Hatta Stranger Things’te Mike’ı canlandıran Finn Wolfhard’ın aynı zamanda It’in en mizahi karakterlerinden biri olarak yer alması da bu düşünceyi destekliyor. Çocuk oyuncuların her biri ayrı ayrı çok başarılı, özellikle Ben’i canlandıran Jeremy Ray Taylor’un sempatisi izleyiciyi fazlasıyla geçiyor, kendisinde geleceğin Jesse Plemons’u havası var – kim bilir belki de karakterlerin 27 yıl sonrasını anlatacak ikinci filmde Ben’in büyüklüğünü Plemons canlandırır!-. Pennywise rolünde Bill Skarsgard ise psikopat görünümü ve korkutucu kahkahalarıyla Tim Curry’i aratmamış. Tim Curry, Pennywise’ı canlandırdığında 44 yaşındaydı, Bill Skarsgard ise 27 yaşında, buna rağmen karakter hala ‘zamansız’ gözükmeyi başarmış.
It, vizyon sahibi yönetimiyle, kaliteli atmosfer tasarımlarıyla, dramatik tutarlılıklarını sağlamlaştıran senaryosuyla ve müthiş çocuk oyuncularıyla öne çıkan, 2017’de bile palyaçodan çocukluğumuzdaki gibi korkutabilen, Stranger Things tadında etkili bir uyarlama.