28 Şubat gecesinin sonucu en çok merak edilen kategorilerin başında En İyi Erkek Oyuncu dalı geliyor sanırım. The Revenant’taki Hugh Glass kompozisyonuyla Leonardo DiCaprio’nun Oscar heykelciğine uzanıp uzanamayacağı sorusunun cevabını alacağımız anlar, gecenin de en heyecan verici dakikaları olacak. Steve Jobs karakteriyle Michael Fassbender, Einar Wegener adlı ilk transeksüele hayat veren Eddie Redmayne, usta senarist Dalton Trumbo ile karşımıza çıkan Bryan Cranston ve Mark Watney karakteriyle Matt Damon bu yılın diğer adayları. Şimdi tek tek adayların şanslarını değerlendirelim ve 88. Oscar gecesinde neler olabilir bir bakalım.

Oscar 2016: En İyi Erkek Oyuncu

İncelememize En İyi Erkek Oyuncu kategorisinin en zayıf halkası Matt Damon ile başlayalım. Adaylık almasını da şaşkınlıkla karşıladığımız Damon, büyük ihtimalle The Martian’ın ülkesinde fazlasıyla takdir toplamış olması ile bu yarışa dâhil oldu. Bu yıl En İyi Erkek Oyuncu dalının tek kurgusal karakterini canlandıran oyuncu esasında kendi standartlarının üzerinde bir performans da sergilemedi. Mars’ta bireysel bir yaşam savaşı veren Watney, akıllara Gravity’nin Dr. Ryan Stone karakterini getiriyor. Sandra Bullock kendisine Oscar getiren karakterinin o şartlar altındaki psikolojisini vermede son derece başarılıydı. Damon’ın karakterine baktığımızda Ridley Scott’ın tercihlerinin kurbanı olduğunu söyleyebiliriz. Neden böyle diyoruz, çünkü filmin Watney’nin hayatta kalma mücadelesini mizahi bir dille anlatmayı seçerek karakterin psikolojisine yeterince zaman ayırmaması Damon açısından bir handikaba dönüşüyor. The Martian’ın kurgusal dünyasında güle oynaya hayatta kalabilirsiniz belki ama güle oynaya o Oscar’ı kazanamazsınız.

michael-fassbender-steve-jobs-boipic-fragman-filmloverss

Michael Fassbender – Steve Jobs

Aoron Sorkin senaryosu ve Danny Boyle’un yönetmenliğiyle yılın en iyileri arasına yazdığımız Steve Jobs’un başarısında Michael Fassbender’in etkileyici performansını da görmezden gelemeyiz. Perdede zaman zaman Fassbender’ı unutuyor sadece Jobs’u görüyoruz. Bunda Sorkin’in takip etmekte zorlandığımız ama öte yandan gözümüzü perdeden almamıza imkân vermeyen akıcı ve akılcı diyalog yazımının büyük payı var. Sorkin’in senaryosu Fassbender ve Winslet’a kendilerini gösterebilecekleri bir alan açmış. Film boyunca süren karakter çatışması ve Steve Jobs ile kızı arasındaki ilişkinin sunuluşu dramatik yapıyı güçlendirerek özellikle Fassbender oyununu unutulmaz kılıyor. Peki, bu oyun Fassbender’a ne kadar şans tanıyor? Açıkçası fazla değil. Fassbender’ın kazanması gecenin en büyük sürprizi olabilir.

Breaking Bad dizisiyle ne kadar yetenekli bir oyuncu olduğunu gösteren Bryan Cranston’ın ilk Oscar adaylığını elde ettiği filmi Trumbo, Amerika’daki cadı avı yıllarına işinin ehli bir senarist ve Hollywood üzerinden bakmayı deniyor. Komünist olmakla suçlanan ve yargılanan Dalton Trumbo’nun hem bir senarist hem de bir Amerikalı olarak verdiği var olma savaşını geniş bir zaman dilimine yayarak anlatan filmin, sırtını büyük oranda Bryan Cranston’un performansına yasladığını söyleyebiliriz. 1940’lı yılların sonlarında açılan film, 1970’e kadar uzanıyor. Dolayısıyla da yaklaşık 25 yıllık bir zaman zarfı içinde herhangi bir iddia taşımayan yaşlandırma makyajlarıyla karşımıza çıkıyor Cranston. Aslında oyuncunun Oscar’ı kazanması için fiziksel değişimden medet ummasına gerek yok. Zira Trumbo yorumu oldukça inandırıcı ve de etkileyici. Ancak ne kadar iyi oynarsa oynasın oyların Cranston’da toplanması pek olası görünmüyor. Sebebi de karşısında çok güçlü iki rakip olması diyebiliriz.

the-danish-girl-den-yeni-fragman-filmloverss

Eddie Redmayne – The Danish Girl

The Danish Girl’de tarihin ilk transeksüelini oynama cesaretini gösteren Eddie Redmayne, karakteri Einar Wegener’in adım adım içindeki kadını keşfetmesini ve açığa çıkarışını son derece inandırıcı bir oyunla görselleştiriyor. Bir noktadan sonra Einar’dan geriye pek bir şey kalmadığını, onun Lili’ye dönüştüğünü anlıyoruz. İşte bu dönüşüm meselesi Redmayne’nin en büyük kozu olacak gibi görünüyor. Sonuçta akademi üyeleri dönüşüm geçiren oyuncuları sever ve ödüllendirmekten geri durmaz. Ancak Eddie Redmayne’nin bu yıl En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını kucaklayabilmesinin önünde iki büyük engel var. İlki oyuncunun geçtiğimiz yıl The Theory of Everything ile aynı kategoride ödülü kazanmış olması. Oscar tarihine baktığımız zaman üst üste iki yıl bu ödülü alan oyuncular olduğunu görsek de sık rastlanan bir durum olmadığını biliyoruz. Üyelerin bir kısmı geçen yıl ödüllendirdikleri için Redmayne’nin sırasını savdığını düşünecektir. İkinci engel ise elbette yılın adından en çok bahsettiren rakibi Leonardo DiCaprio olacak. Özetle şöyle diyebiliriz: DiCaprio’nun ardından adaylar içinde şansı en yüksek ikinci isim Eddie Redmayne…

the-revenant-111-filmloverss

Leonardo DiCaprio – The Revenant

12 dalda Oscar’a aday olan The Revenant’ın adaylıkları içinde şansı en yüksek olan ismin Leonardo DiCaprio olduğunu düşünüyorum. Eddie Redmayne dönüşümüyle parlıyorsa, DiCaprio da zorlayıcı rolünün hakkını vererek “O Oscar benim!” diyor adeta. Hugh Glass’ın intikamı için katlandığı eziyetler ve vahşi doğada hayatta kalma savaşı, DiCaprio’nun kendi oyunculuk sınırlarını zorladığı performansıyla akıllara kazındı diyebiliriz. Daha önce bir kez Yardımcı Erkek Oyuncu, üç kez de En İyi Erkek Oyuncu kategorisinde adaylık elde edip ödüle uzanamayan oyuncunun “Oscarlı oyuncu” ünvanını alma zamanı geldi. Akademi üyeleri de böyle düşünecektir. Altın Küre Ödülleri’nde drama dalında En İyi erkek Oyuncu ödülünü alan DiCaprio, geçtiğimiz haftalarda Oyuncular Birliği (SAG)’nin de seçimiyle açıkça kategorisinin favorisi olduğunu gösterdi. Önceki yıllarda belki rakiplerinin daha güçlü olması ,yani şanssızlık, belki de kendisini akademi üyelerine sevdirememiş olması gibi sebeplerle kazanamadığı ödülü, bu yıl ibrenin tamamen kendisine dönmüş olmasını da fırsat bilerek evine götüreceğini söyleyebiliriz.

Daha yazı yok.
Filmloverss.com size daha iyi hizmet sunmak için çerezleri kullanır. Sitede gezerek çerezlere izin vermiş sayılırsınız. Ayrıntılı bilgi close-cookie-information