“Kadınları tanımak için üniversiteye gidip özel bir bölüm okumanıza gerek yok. İhtiyacınız olan tek şey iki göz, iki kulak ve biraz da merak. Kadınların dünyasına duyduğum bu özel ilginin onların tarafından yetiştirilmemden ileri geldiğini düşünüyorum. Annemin parası yoktu ve savaş sonrası dönemiydi. Çocuklar anneleri nereye giderse gitsin yanlarında gelirdi. Onunla beraber olamadığınız zaman ise sizi komşunun eşine emanet ederlerdi. Bu yüzden çocukluğuma dair ilk hatırladığım anılarda kadınların arasındaydım. Onları dinlediğimi çok açık bir şekilde hatırlıyorum. Kadınların konuşmalarına kulak vermek benim için hayatın ta kendisiydi. Konuşmalarında melodram, korku, komedi, müzikal gibi türlü sinema tarzlarını bulabilirsiniz… Dört yaşındaki bir çocuk için hayata dair her şey Castilla la Mancha yöresi tarzında döşenmiş ev avlularında geçiyordu. Küçükken etrafta olanları kafama not ederken bir gün yönetmen olacağım aklımın ucundan bile geçmiyordu.”

Pedro Almodóvar

Pedro Almodóvar’ın bir röportajında kadınlarla arasındaki özel bağı soran sunucuya verdiği bu cevap, filmlerinde karşımıza çıkan ataerkil ideolojiye karşı duruşun da nedenini açıklıyor bir taraftan. Onun karakterleri, hem kadınlar için hem de azınlıklar için egemen olan toplum ideolojisine direniyor her hikâyede. Güçlü erkek zayıf kadın efsanesini yerle bir ediyor, olayların merkezinde yer alan kadınlar ve onlar tarafından yok edilen, bazı filmlerde hakikaten yok denecek kadar az karşılaştığımız, güçsüz erkeklerle. Onları kadınların hayatlarını bir dönem zorlaştırmış, hatta mahvetmiş eril karakterler olarak görüyoruz. Filmlerin merkezinde gördüğümüz ise, bu karakterlerin yıktıklarını yeniden inşa etmeye çalışan, cesur, inançlı, kendi ayakları üzerinde duran ve bir kadının mutlu olabilmesi için erkeğe ihtiyaç duymadığını hem kendine hem de izleyicisine ispatlayan tutkulu Almodóvar kadınları.

La Movida Madrileña

Bu kadınların Pedro Almodóvar’ın bir yönetmen olarak dünya çapında şöhrete kavuşmadan önce sanatçılarından biri olduğu İspanyol karşı kültür hareketi La Movida Madrileña’dan doğduğunu söyleyebiliriz. 1975 yılında diktatör Franco’nun ölümünün ardından İspanya sokaklarında başlayan hareket bir cinsel ve kültürel özgürlük dönemini beraberinde getirmişti. Bu dönemin, İspanya’da icra edilen sanatı ve bir çok sanatçıyı da derinden etkileyen hatta değiştiren bir etkisi olmuş. Bu değişimin en ünlü ismi Pedro Almodóvar.

Diktatör bir rejimin değişmeyen özelliklerinden biri olarak, Franco yönetiminde de kadının toplumda metalaşmasına neden olan belli kurallar vardı. Örneğin Franco çok çocuk yapılması söylemini geliştiriyordu çünkü ona göre kadının toplumdaki görevi sadece annelikti. Çalışma hayatında kadına yer yoktu çünkü kadın devlete sadık güvenilir evlatlar yetiştirmeliydi. Görünen o ki, Pedro Almodóvar Franco’nun diktatör yönetimi boyunca kadınların önüne konan tüm sınırları yıkıyor filmlerinde. Eşi ya da babasının imzalı izni olmadan banka hesabı bile açamayan, mahkemelerde şahitlik yapamayan, kocasından her ne sebeple kaçarsa kaçsın daima suçlu ilan edilen kadınlar için düşlediği özgürlüğü yansıtıyor. Kadınlar İspanyol toplumu içinde bir zamanlar ne kadar silikse, Pedro Almodóvar filmlerinde de bir o kadar belirgin, güçlü, tutkulu, umutlu bir hâlde dimdik duruyorlar herkese ve her şeye karşı.

– Bu sabah şu kapıdan girdiğimde bakireydim ama artık değilim.

– Şimdi fark ettim, bakirelerin yüzündeki o soğuk ifadeden eser kalmamış. Çünkü bakireler çok antipatik olur biliyor muydun?

Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar – Mujeres al borde de un ataque de “nervios” filminde geçen bu diyalog; diktatör bir rejimden çıkmış İspanya’nın artık daha özgür kadınlarla, daha ılımlı ve daha sıcak bir ülke olacağına, Franko’nun soğuk İspanyasının yerine daha hoşgörülü, demokratik bir İspanya’nın var olacağına dair umudunu yansıtıyor Almodóvar’ın.

Özgür Kadınlar, Yıkılan Söylemler, Kusursuz Bir Ütopya

Filmlerin merkezinde yer alan kadın karakterler problemleriyle baş ederken, izleyenin empati kurarak birlikte üzüldüğü birer kurban olarak değil, umut veren tutku dolu birer mücadeleci olarak tasvir ediliyor. Olaylar ne denli trajik olursa olsun kadınlar geleneksel anlatıya zıt bir duruş sergiliyorlar. Almodóvar’ın  bu tarzı bireylerin toplumdaki yerlerini değiştirirken, kadınların kendi aralarındaki ilişkinin geleneksel tasvirine de farklı bir bakış açısı katıyor. Görünürde çok yakın olsalar bile bir şekilde anlaşamayan, birbirlerinin kuyusunu kazan, kıskanç kadın karakterlerin aksine Almodóvar kadınları her mücadelede omuz omuza veriyor. Aralarındaki kadın dayanışması öylesine gerçek ve mümkün ki, tüm o iyi ve kötü kadın ikilemleriyle birlikte ataerkil söylemler yok oluyor o kadınların hikâyelerinin içerisinde. Bu söylemlerin ürettiği kadının anlaşılmaz ve karmaşık olma durumu da yine Almodóvar ‘a özgü bir şekilde yön değiştirerek erkeğin üzerine yüklenen bir durum hâline geliyor. Bu durum, sorunların odağına kadını oturtan bakış açısını ortadan kaldırıyor ve onun yerine erkeği koyuyor.

-Mekanik bilgisi, erkek psikolojisini öğrenmekten daha kolaydır. Bir motoru son vidasına kadar tanıyabilirsin ama bir erkeği asla.

Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar filminde geçen bu ifade şimdiye kadar hep kadınlar hakkında duymaya alıştığımız türden bir söylem aslında. Bu denli erkek egemen bir söylemi kırarak, yönünü tam zıtta, o söylemi yaratanlara yöneltmek de tam Almodóvar kadınının tarzı. Yönetmen yalnızca diyaloglarla değil erkekleri resmedişiyle de yıkıyor bu söylemleri. Dönüş – Volver filminde sapkın, kaba, Annem Hakkında Her şey – Todo sobre mi madre filminde hasta, bakıma muhtaç, Julieta filminde pasif, etkisiz gördüğümüz tüm o erkek karakterlerin varlığı her koşulda soruna yol açıyor ve yoklukları kadınların hayatını kolaylaştırıyor daima.

Eril bakışın egemen olduğu bir dünyada kendini öteki hisseden herkese gülümsüyor, kucak açıyor, umut veriyor Almodóvar sineması. Onun kadınları kimseye muhtaç olmadan yaşayan, tek başına mutlu olabilen özgür kadınların kusursuz birer temsili. Kendisi ise, güçlü renkleri ve etkileyici sanat yönetimini ürettiği bu yarı ütopik ideolojiyle bir araya getiren, “sinema iyi ki var” diye düşünmeme vesile olan güzel insan.

Daha yazı yok.
Filmloverss.com size daha iyi hizmet sunmak için çerezleri kullanır. Sitede gezerek çerezlere izin vermiş sayılırsınız. Ayrıntılı bilgi close-cookie-information