Usta görüntü yönetmeni Roger Deakins’in ışıklandırmaya dair tavsiyelerinin yer aldığı video essay serisinin üçüncü bölümü yayınlandı.
The Shawshank Redemption, Fargo, No Country for Old Men, Skyfall, Blade Runner 2049, 1917 ve daha birçok filmde görüntü yönetmenliği yapmış usta bir isim Roger Deakins. Sinemada ışık üzerine yaptığı konuşmalar hakkında daha önce Studio Binder tarafından hazırlanan video essay’ler hakkında iki içerik hazırlamıştık. Sinematografide Işık Tekniği başlıklı seri hakkında hazırladığımız içeriklerin birinci ve ikinci bölümlerinin ardından Studio Binder, serinin yeni bölümünü yayınladı.
Roger Deakins, yapılan ışıklandırma ile filmde yaratılan dünya hakkında bir yargıya ulaşıldığını söylüyor. Kendi filmlerinde gerçekçi bir atmosfer yakalamaya çalıştığını belirtiyor. Tamamen natüralist bir yöne kaymadığını ancak gerçeklik hissi yarattığını ifade ediyor. Çünkü bu izleyiciyi filme inandıran bir unsur oluyor.
Deakins, ışık teknikleri konusunda ilk olarak pratik ışıklandırmadan bahsediyor. Setteki bir ışığın kaynak olarak kullanılması değil de filmde ekstra ışık kullanılmıyormuş gibi bir fikirden bahsediyor. Gün ışığı veya sahnenin doğasında olan ve ışık saçan bir unsur bu tanıma uyabilir. Öte yandan bunların kendi tasarımı olduğunu da ifade ediyor. Ampuller öylece kendi başlarına kaynak olarak kullanılmıyor, prodüksiyon tasarımcısıyla birlikte pratik bir yol için tasarlanıyor. Deakins, film okuluna ilk başladığı ve düşük bütçeli filmler yaparken bu tarz bir bakış açısı kazandığını dile getiriyor.
Roger Deakins, Işıklandırmanın Yarattığı Doğallık Hissine Değiniyor
Deakins için çekimin yapılacağı mekânı araştırmaya giderken ilk olarak düşündüğü şeyin ışığın nereden geldiği olmuyor. Bunun yaratıcı bir süreç olmadığını düşünüyor. İlk önce mekânı, oyuncuların burada nasıl yer edineceğini ve sahnenin duygusunun nasıl aktarılacağı üzerinde duruyor. Ardından diğer boyutları düşünmeye başlamak gerektiğini ifade ediyor. Bu tarz farklı mevzular arasındaki dengeyi tutturmanın önemine değiniyor.
Işık kaynağının sahnede yarattığı etkinin üzerinde duran Deakins, sahnenin duygusunu gerçekçi yaratmasını sevdiğini söyledi. Işık kaynağı pratik bir ışıklandırma veya Blade Runner’daki gibi suya çarpan ışık ışınlarının yarattığı oyunlar da olsa bunlar eğlenceli gibi gözükse de aslında gerçek olan şeyler. Deakins, ışığın sahnedeki mekânın içine hükmetmesinin yarattığı hissin gerçekçiliğini tercih ettiğini dile getiriyor.
Son olarak ışığın yarattığı doğallık anlayışına değinen Deakins’e göre ışığın geldiği noktanın izleyici tarafından anlaşılır olabilmesi bunun için önemli bir nokta. Eski dönemdeki filmlere atıfta bulunan Deakins, ışık kaynağının oluşturduğu gölgelerin ekstra ışıklandırmayla yok edildiği, her şeyin açık net bir şekilde görülebildiği durumların kendisini filmden kopardığını dile getiriyor. Western filmlerinden örnek veren Deakins, şapka takan bir kovboyun yüzünde şapkasından dolayı bir gölge oluşması gerekirken bunun olmamasının ayrıntılara dikkat edildiğinde yabancılaştırıcı bir etki dile oluşturduğunu ifade ediyor.
Roger Deakins’in ışıklandırma kaynaklarından teknikler ile yaratılan hislere dair birçok konuya değindiği video essay‘i buradan izleyebilirsiniz.
Kaynak: StudioBinder