The Square ve Force Majeure gibi filmlerin İsveçli yönetmeni Ruben Östlund, salgın sürecindeki deneyimlerine, yapım aşamasındaki filmine ve medyanın etkisine dair açıklamalarda bulundu.

Ruben Östlünd, dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınının İsveç’teki yaşamı nasıl etkilediği hakkında açıklamalarda bulundu. Vaka sayılarını sürekli takip ettiklerini ve yaşlılar için endişelendiklerini belirten Östlund, günlük yaşamın genel olarak sakin geçtiğini ve insanların çok fazla panik olmadığını söylüyor. Medyada yazılanların genel olarak bir problem olabileceğine dikkat çeken Östlund “Medyada süregelen tartışmalar var. Ülkenin en önemli epidemiyologlarından Anders Tegnell eleştirilerin hedefinde. Ancak İsveç’in koronavirüsle mücadele yöntemi biraz aşırılık olarak görülse de insanlar çoğunlukla hükûmete güveniyor.” ifadelerinde bulundu.

Son 3-4 haftadır devam eden iyi hava koşulların ülkedeki atmosferi değiştirdiğini belirten Östlund “Gerçekten gergin ya da panik hâlde olan biriyle karşılaşmadım. Ama medyada koronavirüsle ilgili yazılanlara baktığınızda başka bir şey görüyorsunuz. Hayatımı yönlendirirken bu iki şeyi birbirinden ayırmam gerekiyor. Arkadaşlarımla, ailemle, etrafımdaki diğer insanlarla buluştuğum zaman herkes oldukça sakin görünüyor.”

Sinemalar, konserler gibi etkinliklerin kısıtlandığı, eğitimde 9. sınıftan sonraki kademelerin uzaktan eğitime geçtiği İsveç’te bu durumun ailesiyle olan ilişkilerini nasıl etkilediğini anlatırken aynı zamanda İsveç sokaklarından izlenimlerini de paylaşıyor “Kızım liseye gidiyor ve eğitimine şu an evden devam ediyor. İlk başlarda bu durumdan memnundu ama şu an sanırım okulunu özlüyor. Evde kalmak sıkıcı geliyor ve evde bir şeyler öğrenmeye çalışmak onlar için zor geliyor. Ancak birçok mekân, restoran hâlâ açık. Dün toplu taşımayı kullandım. Bir tramvay ve sonrasında vapurla büyüdüğüm adaya gidip annemi ziyaret ettim. Bir cam kapının ardında kalmak zorundaydı ve biz de kapının ardında telefonla konuştuk. Sokaklarda insanlar bir buçuk metre mesafe bırakarak yürümeye çalışıyor. Belki gençler daha az uyuyor bu kurala ama yaşlılar önerileri dikkate alıyor. Maskeli insanlar görüyorsunuz ama çok değil. Sanıyorum bu daha da artmalı.”

Ruben Östlund, Yeni Filmi Triangle of Sadness’ın Çekimlerine Salgın Nedeniyle Ara Verildiğini Açıkladı

Oyuncu kadrosunda Woody Harrelson, Harris Dickinson, Charlbi Dean gibi isimlerin yer aldığı yeni filmi Triangle of Sadness’ın 19 Şubat’ta İsveç’te başlayan çekimlerinin de salgından etkilenerek durduğunu belirten İsveçli yönetmen bu durumun içine doğduğunu ama kimseyle bunu paylaşmadığını söylüyor “Ocak ayında çekimlere henüz başlamadan önce virüsün Çin’de yayıldığı dönemde koronavirüs ile ilgili yazılar okuyordum. 19 Şubat’taki çekimler yaklaşmaya başladıkça İran’da ve İtalya’da ilk vakalar ortaya çıkmaya başladı. Endişelenmeye başladım çünkü bunun bizi çekimleri durdurmaya zorlayacak çok az şeyden biri olduğunu düşünüyordum. Her üç yılda yaklaşık 65 gün çekim yaparım ve her çekim zamanı yaklaştığında bir tür felaketin çekimleri durdurabileceğinden endişelenirim. Genelde çok endişeli değilimdir ama bu kez ‘Tamam, işlerimizi berbat edecek bir şey varsa o da koronavirüs olacak’ diye düşündüm.”

19 Şubat’ta başlayan çekimlerin yalnız 25 gün sürdüğünü söyleyen Östlund sonrasında devletin uyarılarını dikkate alarak çekimleri durduklarını belirtiyor. Filmin uluslararası oyuncu kadrosunun bulunmasından ve yaşlı oyuncuların yer aldığından dolayı gergin olduklarını ve oyuncuların geri gelmeme durumlarının olabileceğinden bahsediyor. Yönetmen, ayrıca oyuncu kadrosu ve yapım ekibinden kimsenin ciddi bir sağlık problemi olmadığını ancak bir kişinin evine döndüğünde test yaptırdığını ve sonucun pozitif olduğunu açıkladı.

Östlund yeni filmi ile ilgili bilgilere paylaşırken aynı zamanda yapılan çekim tekniklerine de değindi “Lüks bir yattaki modeller ve milyarderler bir fırtınaya yakalanıyor. Tekne batıyor ve hepsi ıssız bir adada mahsur kalıyorlar. Sonrasında medeniyetin olmadığı, post-apokaliptik bir durumu görüyoruz. Yatın iç kısmını ve fırtınanın canlandırmasını stüdyoda yapılan çekimlerde yaptık. Etkileyici çekimleri yakalayabilmek için seti bir gimbal üzerine koyduk ve 20 derece kadar salladık. Böylelikle çekimleri oyuncular kendi kabinlerinde otururken ve dışarıda karanlık varken çekiyorduk ve bu büyük gimbalın hareketini duyabiliyordunuz. Aynı zamanda hepimiz dışarıdaki dünya için endişeleniyorduk. Sanki tüm bu gerçek korkuyu bir şekilde gösterebilmeyi başardık.”

Stüdyoda yapılan çekimlerin tamamlandığını ve salgın dolayısıyla bir sonraki aşamada Yunanistan’da bir sahilde yapılacak olan dış mekân çekimlerinin ertelendiğini söyleyen Östlund, çekimlerin ne zaman tekrar başlayacağının belirsiz olduğunu söyledi. Filmlerinin kurgusunu ilk önce kendisi yaptığını belirten Östlund bahar aylarında filmin kurgusu için Danimarkalı bir kurgucu ile çalışacaklarını, ondan önce de elindeki görüntüleri kendisinin kurgulayacağını belirtti. Östlund, bir yandan hayatın normal akışının devam ettiğini belirtiyor.

Ruben Östlund, Bu Süreçte İzlediği Filmleri Paylaştı

İsveçli yönetmen hayatın akışının yavaşladığı bu dönemin eski filmlerdeki ritmi kucaklama fırsatı sunduğunu belirtirken zamanını MUBI’den eski klasikleri izleyerek değerlendirdiğini söyledi “Son izlediğim film Fassbinder’in Why Does Herr R. Run Amok? filmi. İlk kez izledim. Milos Forman’ın Taking Off filmini DVD’den seyrettim. Ayrıca Ken Burns ve Lynn Novick imzalı The Vietnam War adlı TV dizisini seyrediyorum.”.

Ruben Östlund salgın sürecinde ve sonrasında medyanın sahip olduğu gücün sağladığı alanlara da dikkat çekerken şu açıklamalarda bulunuyor “Bu durum sona erdiğinde, pazar ekonomisi ve içinde yaşadığımız kapitalist toplum ayakta kalabilmek için sıkı bir dövüş içerisinde olacak. Açıkçası büyük şirketlerin bu durumu kabullenmelerine şaşırmıştım. Şu çok açık ki medyanın gücü bugün çok fazla. Bugün, makalenizdeki reklamlar için dikkat çekmenin veya abone çekebilmenin tek yolu izleyiciyi elinizdeki tutmanızdır. Bundan dolayı medya bir çatışma yaratmaya çalışıyor. The Square filmim biraz bununla ilgiliydi. Yolda giderken bir araba kazası gördüğümüzde o tarafa bakacağımızı biliyoruz. Ama yolun diğer tarafında daha kötü bir kaza varsa herkes o tarafa bakacaktır. Bugün ilgiyi çekebilmek için her zaman bir çatışma yaratmak zorundasınız, ortada bir haber olmasa bile bir haber bulmalısınız. Ve konuşurken ne kadar aşırıya kaçan bir dil kullanırsanız o kadar ilgi toplarsınız. Bunun en iyi örneği Amerika Başkanı.”

“Çevrimdışı yaşadığım dünyayı bir şekilde, çevrimiçi yaşadığım dijital dünyayı ise tamamen başka bir şekilde ele almaya başladım. Çünkü korkularım, farkındalığım, her şeyim dijital dünyaya o kadar bağlı ki. Gerçek hayatımı gördüğümde, çevrimdışı hayatımı yani, her şey çok daha normal geliyor. Şu an ikisini ayrı tutmaya çalışıyorum. Belki de medyanın en büyük sorunlardan biri olduğunu düşünürsek birkaç yıl içinde bu zamanlara dönüp bakmak ilginç olacak.”

Kaynak: Vulture

Daha yazı yok.
Filmloverss.com size daha iyi hizmet sunmak için çerezleri kullanır. Sitede gezerek çerezlere izin vermiş sayılırsınız. Ayrıntılı bilgi close-cookie-information