Onyıllar geçmiş gibi hissettiren bir bekleyişin ardından, hiç zaman geçmemiş gibi hayatlarımızda eksik olduğu alana geri dönen ve ne kadar fazla izlesek o kadar az doyabileceğimiz bir dizi olan Sherlock 4. Sezon 2. Bölüm “The Lying Detective” dün gece ekranlardaydı. Tek tek, sabırla örülmüş hikayesiyle, uzun zamandır bir dizi izlerken hissetmediğimiz duyguları bizlere hissettirmeyi başardı. Bölüm bitip ekranların başında kalakaldığımızda ağzımızdan özet mahiyetinde tek bir cümle dökülebildi:

– Biz az önce ne izledik?!

sherlock-4-sezon-2-bolum-filmloverss

***Yazının bundan sonrası Sherlock 4. Sezon 2. Bölüm’e dair keyif kaçırıcı detaylar (spoiler) içerir.***

Bölümün başlangıcında durmaksızın yalan söyleyen bir Watson gördüğümde, hikayenin nasıl kurgulanabileceğiyle ilgili birçok teori ürettim. Ama tabii ki çoğu yanlış çıktı. Sherlock izlerken dikkat etmemiz gereken en önemli şey sanıyorum kendi teorilerimizi üretmemek, ürettiysek de onlara körü körüne bağlı kalmamak. Olaylar o kadar hızlı ve o kadar çok kez şekil değiştiriyor ki algımız yeni durumu yakalayana kadar Sherlock başka bir yerde başka bir vakayı çözmeye uğraşıyor oluyor. Yine neyin hayal neyin gerçek, kimin ölü kimin diri olduğunu ayırt edemediğimiz kafa yakan bir Sherlock bölümünden sonra Sherlock’u Sherlock’layıp işin içinden çıkmaya çalışalım.

Sherlock 4. Sezon 2. Bölüm: “Hiçbir Şey Apaçık Ortada Olan Kadar Aldatıcı Değildir.”

Bu kez bölümün en muhteşem anından, “bildiğimiz kadarıyla” iki bölümdür bizleri parmağında oynatan Eurus Holmes’un açığa çıkma anından başlayalım. John’un bir isim bile vermedikleri flörtü, Culverton Smith’in sözde kızı ve John’un son anda fikrini değiştirip gittiği terapist olarak karşımıza çıkan kadınların aslında aynı oyuncu tarafından canlandırıldığını farkedemememiz,  iki bölümde üç karakteri aynı kişinin canlandırması ve bizim ruhumuzun bile duymaması yine bir yere kadar anlaşılır olabilir. Ama o kişinin, Sherlock’un kızkardeşi Eurus Holmes olması dizinin muhteşem şaşırtmacalarından biri olarak tarihe geçebilir.

3. sezon sonundan itibaren her yerde konuşulan 3. Holmes’ün erkek olma ihtimali her zaman daha ağır basıyordu. Teorilerde Holmes kardeşlerin en büyüğü Sherrinford’un diziye bu sezon dahil olacağı sıkça yer alıyordu. Bu nedenle hepimiz bir erkek kardeşin katılımını bekliyorduk. Kızkardeş olacağı hiç aklımıza gelmedi. Tam bu noktada, tüm karakterleri bence çok az duyguyla ve öne çıkarmadan oynamayı başaran Sian Brooke’u tebrik etmemiz gerekiyor. Geçen hafta otobüs durağı sahnesinde Culverton Smith’in fotoğrafının yanında gördüğümden beri bu kadından bir şey çıkacağını biliyordum ama bu kadar büyük bir şeyi asla beklemiyordum. Steven Moffat böyle hikayeler yazdığında, Doctor Who için ona kızdığım onca zamanı unutuveriyorum bir anda. Bölüm tek kelime ile muhteşemdi. Öyle inanılmazdı ki bittikten sonra uzun bir süre kendime gelemedim. En kısa zamanda tekrar izleyeceğimden eminim.

Hala ortaya çıkacak bir Sherrinford ihtimali var mıdır? Bunu iki açıdan değerlendirebiliriz. Birincisi; Sherrinford bir hastane ya da hapishane ya da başka bir yer olabilir ve Eurus oradan kaçmış olabilir. Mycroft’un Sherrinford notları ve sık arayıp nabız yokluyor oluşu da böylelikle açıklanmış olur. İkincisi; Holmes ailesi daha kalabalık olabilir. Sherrinford isimli dördüncü bir kardeş ya da bir kuzen ortaya çıkabilir. Bu bölümde ne dedi Sherlock? İnsanlar 3.den sonra mı aramayı bırakıyorlardı?

Bu durumda Culverton tarafından sıklıkla bahsi geçen ve kurbanlarını öldürmek için otel açıp odalar tasarlayan HH Holmes’ün kim olduğu da ayrı bir soru işareti olarak akıllarda yer alıyor.

Sherlock 4. Sezon 2. Bölüm: “Doğu Rüzgarı Geliyor Sherlock”

4. Sezonun yayınlanan iki bölümü de müthiş dikkat gerektiren ayrıntılar ile doluydu. Bir kısmını bile hatırladıysanız bölümlerden muazzam zevk aldığınızdan eminim. Özellikle bu bölümde önceki bölümlere onlarca geri dönüş, onlarca atıf yapıldı. Neredeyse tüm sahneleri tüm eski bölümlere bağlayan parçalar vardı. Hepsini tek tek yazmak istesem bu yazıya sığdıramam. Ama ileride fırsatım olursa bununla ilgili de bir şeyler yazabilmeyi çok isterim.

3. Sezon finalinde hatırlarsanız “Doğu Rüzgarı” ile ilgili bir replik vardı. Tıpkı 3. Sezonda gösterilen flashbelleğe geri dönüldüğü gibi, o repliğe de geri dönüldü ve Sherlock’un kızkardeşinin adı olan Eurus’ın anlamının “Doğudan esen rüzgar” olduğunu öğrendik. Şu anda iki -hatta üç- kardeşin arasında ne olduğunu ve bundan sonra neler olacağını çok merak ediyorum. Bunun devamında Redbeard’e uzanan bir aile draması mı yoksa çok daha derinlemesine inen travmatik bir hikaye mi izleyeceğiz bilemiyorum. Mycroft, kardeşi de olsa devlet güvenliğine karşı yoldan çıkanlara karşı gerekeni yapacağını belli ediyor. Aynı görev bilincini Eurus’ta da yaşamış olabilir. Ama bundan daha fazlası olduğuna eminim.

Teorilerden bir tanesi, Moriarty’nin aslında Eurus tarafından tutulan bir oyuncu olduğunu ve 1. bölümden bu yana izlediğimiz her hikayenin aslında Eurus tarafından planlandığı üzerine temelleniyor. Aslında bu çok da fena olmaz. Özellikle geçen sezonki Charles Augustus Magnussen fiyaskosundan sonra Sherlock’u kendisine denk biriyle bu oyunu oynarken görmek beni çok mutlu eder.

Sherlock 4. Sezon 2. Bölüm: “Cehalet Mutluluktur. Mutlu Olmanın Ne Sakıncası Var?”

Kendisini girişimci ve hayırsever olarak tanımlayan çirkin dişli kötümüz, kuzu postundaki kurt Culverton Smith, hem tip hem tavır olarak adeta yaşlandırma tekniğiyle bulunmuş bir Moriarty değil miydi sizce de? Sherlock muhteşem oyunuyla onu yakalatana kadar önümüzdeki bölüm muhteşem bir kapışma olacağını, Culverton’ın belki de Moriarty’nin büyük erkek kardeşi falan çıkabileceğini düşünmüştüm. Daha ilk sahnesinden girişi ve bölüme konumlandırılışı o kadar sağlam oldu ki tek atımlık barut olduğunu anladığımda üzüldüm açıkçası. Sherlock ve yöntemlerine o kadar alıştık ki biz de bölüm boyunca Sherlock ile beraber akıl yürüttük. Onun kadar haklı çıkamadık, o ayrı.

Culverton Smith, yine de bölümde karakterin tüm derdini ve varoluş nedenini güzelce anlatacak kadar yer aldı. Zengin, güçlü ve ün sahibi olduğunda insanların neleri görmezden geldiği, neler için kafalarını çevirdikleri; göz önündeki bu adamın sahibi sayıldığı hastanede, yıllarca çalışan personelin burnunun ucunda insanların hayatlarını alıyor olmasıyla gözler önüne serilmiş oldu. Burada aklıma takılan en önemli şey Eurus’un Culverton’dan kızının notunu nasıl aldığı oldu. Aralarında bir samimiyet mi var, varsa bu samimiyet nereden geliyor, yoksa onu takip edip çalmış mı merak ediyorum.

Mary’nin Sherlock’a bıraktığı notta, kötü bir adama karşı çıkmasını istemesi, tam üstüne Culverton’ın denk gelmesi ve yine Mary’nin bu notu yüklediği CD’nin ve Eurus’un Culverton’dan alıp Sherlock’a bıraktığı kağıdın üstünde aynı notun bulunması da diğer bir önemli konu. Dizi öyle bir şeye evrildi ki Mary’nin ölümü dahil her şey Eurus’un oyunu çıkabilir.

TD 12 serumununsa daha sonra karşımıza çıkacağını ya da geçmiş sezonlardaki bir olayın buna bağlanabileceğini düşünüyorum.

Sherlock 4. Sezon 2. Bölüm: “Oyun Başladı. Keyiflen.”

Bölümde sadece Sherlock literatürüne dair atıflar yoktu elbette. İlk akla gelenlerden Sherlock’un evini beraber kullandığı uyuşturucu satıcısının, muhteşem Breaking Bad’in muhteşem Jessie Pinkman’ını andırdığını söylesem yanlış olmaz sanırım. Ya da sakalın hiç yakışmadığı Sherlock’un uyuşturucu yüzünden elleri titrediğinde Steven Strange ya da diğer adıyla Doctor Strange bir tek benim aklıma gelmiş olamaz değil mi? Tek isimli insanlardan bahsettiklerinde de yine işin ucu Beyonce’a kadar gidecek sandım. Ayrıca yaptıkları seri katil (Serial Killer – Cereal Killer) ve Big Brother kelime oyunları bölümün çok eğlenceli anlarındandı.

Dünyanın sürekli erkekler tarafından açıklanmasından senaryo grubu da sıkılmış olacak ki bu bölümdeki en önemli olayları hep kadınların ağzından açıklattılar. Aston Martin’i ile harikalar yaratan gizli kahraman Bayan Hudson, en güzel şizofreni belirtisi Mary Morstan ve ben sürekli Irene Adler beklerken inatla her yerden çıkan Eurus Holmes bir araya geldi, ne olduğunu anlayamadığımız her bir kısmı bize tek tek anlattı.

Mary yaşarken ona çok kıymet vermiş, onu hiç aldatmamış gibi Sherlock’a patlayan John Watson bu bölüm içimizi dağladı. Sherlock’u hırpalayıp Culverton’ın merhametine bıraktığı ve en sonunda Mary’i aldattığını itiraf edip kendini bıraktığı sahneleri izlemekte zorlandım. Mary’den gelen CD’yi görmese Sherlock’u kurtarmaya gider miydi? Hiç sanmıyorum. Onu ölüme terkederdi. Çünkü başından beri o da Culverton’a güvenmemişti ama buna rağmen Sherlock’u onun eline bıraktı. Zaten sonunda o da henüz “o adam” olmadığını, Mary için öyle davrandığı itiraf etmiş oldu. John Sherlock’a göre duygusal anlamda daha kapalı ama çok daha tahmin edilebilir bir adam. Sherlock daha duygusal ve daha random hareket ediyor. Mycroft’un onu izlediğini anlayıp kameralara çizdiği rotada olduğu gibi. Ama John’un hareket serisi o kadar belli ki, Mary ve Sherlock’u geçtim Eurus bile bundan yararlanıp oyununu bu temelin üstüne kurabildi. Bu bölüm çıtayı o kadar yükselttiler ki şimdi final karşılaşması için kardeşlerden çok büyük şeyler bekliyorum.

3. bölümde bir Sherlock klasiği olarak her şey birbirine bağlanacak ve biz daha diziye doyamadan kimbilir yine kaç “aylık” bir hasret sancısı başlayacak. İtiraf sahnesindeki #Johnlock performansının kalplere hitap eden yorumlarını ve yeni bölümün fragmanını dizinin azılı hayranlarına bırakıyorum.

SHERLOCK 4. SEZON 3. BÖLÜM “THE FINAL PROBLEM” FRAGMANI

Daha yazı yok.
Filmloverss.com size daha iyi hizmet sunmak için çerezleri kullanır. Sitede gezerek çerezlere izin vermiş sayılırsınız. Ayrıntılı bilgi close-cookie-information