Yazar Puanı
Puan - 39%
39%
Berrak suyun içinde yaklaşmakta olan köpekbalığı misali, ortaya çıkacağı belli olan tehlikeye karşı devamlı tetikte olan bir anlatı yapısı seçmiş Isabella Eklöf.
Isabella Eklöf’ün ilk uzun metrajı Holiday, festivalin Mayınlı Bölge bölümünün en dikkat çeken filmlerinden biri. Ele aldığı konuyu işleyiş biçimiyle yönetmenlik anlamında izleyiciye zorlu bir seyir deneyimi yaşatacağının sinyalini veren film, karakterlerin birbirlerine karşı konumlarıyla da çeşitli oyunlar oynayarak seyir algısıyla ilgili sözler sarf ediyor.
Film, genç bir kadın olan Sasha’nın uyuşturucu ticaretiyle nam salmış bir mafya olan Michael’ın yanında geçirdiği tatili merkezine alıyor. Büyük bir ailenin içinde bir nevi zorunlu kız arkadaşlık görevini yerine getirilmesi emredilen Sasha için özgürlük alanı diye bir mevhum yok. Michael tarafından çizilen bu dünyada, Sasha dahil ailedeki tüm bireyler şiddetin gölgesinde sürmek durumunda olan sözde ışıltılı bir hayata hapsolmuş durumdalar. Sasha ise hapsedildiğinin farkında olduğu bu hayatın sınırlarını kendi imkânlarınca genişletmenin yollarını arıyor. Yaşamak isteyen bir kadın Sasha. Michael’ın onu nesneleştirdiği anların öncesinde ve sonrasında onu diğer karakterleri bile gölgeleyecek renkleriyle kendi eğlencesini yaratırken görüyoruz. Kendi sınırlarını çizmekle muktedir bir potansiyel var çünkü Sasha’da. Lâkin filmin karakter inşası bu potansiyeli kullanmak yerine üzerini kapamayı seçen bir bakış açısı geliştiriyor. Hapsolduğu dünyaya meydan okuma isteğini görebildiğimiz karakter çoğu zaman işlevsiz bir duruma getirilerek yetki sınırları daraltılıyor. Bu sınırların daraltılmasının senaryonun gittiği yöne hiçbir katkısı olmuyor üstelik.
Holiday: Güneşin Tekinsizliği
Motivasyonun ne olduğu belli olmayan hamlelerle Sasha’nın yaptıkları amaçsız bir duruma evrilerek, onun içinde bulunmak zorunda kaldığı dünyanın karanlığını da gölgeliyor. Sasha’nın Michael tarafından tecavüze uğraması, fiziksel ve duygusal şiddete maruz kalması, film boyunca Michael’ın kişiliği hakkında yeteri kadar bilgi vermesine rağmen, tüm bunların ardından yönetmenin kendi eliyle Sasha’yı eylemsizliğe itmesi Michael’ın onu nesneleştirirken takındığı tavrı yineliyor. Filmin başında gördüğümüz Sasha’nın kendi kabuğunu kırabilmeyle ilgili ciddi dertleri var çünkü. Bu noktalarda Eklöf de onun yapabileceklerine ve yapmak istediklerine ışık tutan bir yapı sergiliyor. Film ilerledikçe onun eylemlerinin mutlak bir güçle bozguna uğraması da filmin başta yarattığı tonu oldukça zedeliyor. Hamleleri bilinçsizlikle sınanan Sasha, eyleme geçtiği an bile motivasyon eksikliğinden dolayı hikâye kurgusuna hizmet etmeyen bir son yaratıyor. Karakterine çizdiği güçsüz yapıyla, kurduğu karanlığın yıkıcılığını yücelten bir yönetmenlikle baş başa kalıyoruz böylelikle.
Holiday’in güneş ışıklarıyla göz yakan görüntüleri, filmin kurduğu dünyanın belki de en önemli yansıması. Filmin artı hanesindeki bu durum, steril, beyaz ve temiz evlerin, pahalı tatillerin ve duru denizin ardındaki caniliğin sinyalini veriyor film boyunca. Berrak suyun içinde yaklaşmakta olan köpekbalığı misali, ortaya çıkacağı belli olan tehlikeye karşı devamlı tetikte olan bir anlatı yapısı seçmiş Isabella Eklöf. Buna rağmen karakter yapılarıyla ilgili ortaya koyduğu tutum, filmin tamamı için zayıf bir anlatı ortaya çıkarıyor.