“Keşke bir nehir olsaydı, üzerinde kayıp gitseydim.”
Vicdanı mı sağduyusu mu hayalleri mi bilinmez River’ın hayali, ilk bölümden sezonun son bölümüne kadar Payton’ın yanında olacaktır. Joni Mitchell’in yukarıda sözleri geçen River’ına tutunarak hem de. Yazıya doğrudan bir giriş yapmamın nedeni The Politician’ın karakterlerinin de dizinin başından itibaren izleyicilerle kurduğu bu ani ve doğrudan bağ aslında. Yangın yerinin ortasında bir lisedeyiz bu sefer. Ryan Murphy’nin yapımlarında görmeye alışık olduğumuz mekânlar ve temalar, The Politician’ın da merkezinde duruyorlar. Kendi yolunu bulmaya çalışırken hırslarından ödün vermeyen ana karakterimiz Payton Hobbart’ın okul başkanlığı yarışındaki konumuyla başlıyor hikâye. Ama bununla birlikte lisenin arka planı oluşturduğu bu hikâye bir gençlik dizisi modeli sunmuyor. Aristoteles’in Politika’sında kimi cümlelerin altını çiziyormuşuz hissi bırakan bir seçim kampanyasının ortasına atıyor. Payton’ın âşık olduğu ve büyük bir güven duyduğu River’ın da bu yarışa katılmasıyla dengelerin bozulacağı bir süreç, hem Payton ve kampanya ekibindeki arkadaşlarının hayatını hem politik doğruculuğun bambaşka bir çehresini ortaya koyacak olan Infinity Jackson’ı hem de River’ın “üvey” ailesini etkileyecek olayları da başlatıyor böylelikle.
The Politician’ın temeline koyduğu aile kavramı, siyasetin içindeki bireylerin geliştirdiği tutumlarla doğrudan ilgili. Çünkü bu başkanlık yarışının temel nedeni aslında Payton Hobbart’ın geleceğin Amerika Birleşik Devletleri başkanı olmak istemesi. Tüm planları, tüm gelecek hayalleri, varmak istediği sonuç bunun üzerine kurulu. Öyle ki çocukluğundan bu yana çizdiği yol bile bu başkanlık hayalini besleyecek şekilde biçimlenmiş. Ailesinin maddi -ve annesi dışında ona gösterilmeyen- manevi desteği, ekip arkadaşlarının ona duyduğu sonsuz sadakat duygusu hep o sonuca ulaşmak için kurulmuş “mükemmel” hesaplar. Öyle ki Payton kendi duygularının farkına bile bir an olsun varamayan birine dönüşmüş. Ne düşündüğü, kime âşık olduğu, nasıl gülebileceği, nasıl hobi edinebileceği büyük bir boşluğu işaret ediyor. Önemli olan tek şey varılacak nokta, yolun önemi yok! Bu dünya böyle işlerken önce River’ın kaybı sonrasında ise yeni rakip Astrid ve Payton’ın yeni başkan yardımcısı Infinity’le beraber etiğin tekrar yazımı üzerine duyguların su yüzüne çıkmasını kolaylaştıracak sancılı bir sürece evriliyor Payton’ın yolculuğu. Aristoteles’in Politika’sında parça-bütün ilişkisine yönelik bir bölüm vardır:
“Üstelik, şehir ya da devletin, aileden de aramızdaki herhangi bir bireyden de önceliği vardır. Çünkü bütün, parçadan önce gelmelidir. El ya da ayağı tüm bedenden ayırın, artık el ya da ayak olmaz (ancak, nasıl taştan yontulmuş bir el ya da ayaktan söz edebiliyorsak, öylece adı kalır geriye). Böyle bir eylem sonucunda, onu o yapan güç ve işlevi yitirmiş olacağı için, ortadan kalkacaktır.” (1)
The Politician 1. Sezon Değerlendirmesi
The Politician’ın hikâyesi ilk sezonun son bölümüne kadar bu cümlede ifade edilen parça-bütün ilişkisine uygun olarak ilerliyor. Payton’ın hayalini kurduğu mevki, onun gözündeki bütünü, onu o noktaya ulaştıracak diğer herkes ve her şey ise hayatındaki parçaları oluşturuyor. Ne var ki bu parçalar en az bütünün işlevi kadar önem arz etmeye başlayınca -ya da önemli olduklarını hissettirmeye başlayınca- bütünün yerini yavaş yavaş parçaların işlevi almaya başlıyor. Yani aslında Aristoteles’in metninde geçen “El ya da ayağı tüm bedenden ayırın, artık el ya da ayak olmaz.” İfadesi The Politician’ın Payton’ının eli ve ayağı en başında nasıl tanımladığı ve bu tanımın bütüne nasıl etki ettiğine dair bir tablo sunuyor. En başta el ve ayağın işlevini sadece bütüne hizmet ettiği için göz ardı etmiş bir yapısı vardı Payton’ın. Hâl böyle olunca, bütünü değerli kılacak olan parçaların kendi öz değerleri bir kenara atılınca aslında bütünün alacağı değer de ona göre şekillenmişti. Bunun ardından Payton’ın hem okulda hem de hayalinde yıkılan tüm kampanya ve gelecek planları onun eli ayağı gibi gördüğü herkesi ve her şeyi tekrar düşünmesiyle başka bir yola girdi. Bu yol sadece Payton’ın gelecek hayalleri hikâyesi için işlemedi elbette. Yine parça-bütün ilişkisinden yola çıkarsak Infinity Jackson’ın büyükannesi Dusty Jackson’ın sonuca odaklı planları, Infinity’nin kendi benliğini yeniden bulması için parçaların ilişkisini yeniden gözden geçirmesine fırsat tanıdı. Payton’ın annesi Georgina Hobbart da bu süreci bütünün değerini sorgulayarak parçaların aile ve bireylerin değerini tanımladığı bir yolculukla sürdürdü sezon boyunca. Politika’nın ve politik olma kavramının kişisel ilişkilerin tanımlanmasıyla anlamını bulduğu bir sezon sundu Ryan Murphy bize. Dizi başlamadan önce yayınlanan karakter afişlerinin görkemli tablolar gibi tasarlanmasının bir sebebi de bu bahsettiğimiz parça-bütün ilişkisine dikkat çeken yapısı. Tablolar bir arada mükemmel bir uyumla ve görkemle karşımızda dururlarken, dikkatli incelediğimizde fark edilebilecek yapaylığı ve sahte gösterişi canlı renklerin ışığında bizlere gösteriyorlar. The Politician’ın karakterleri de bu tablolardan fırlayıp hikâyelerini bizlere anlatıyor.
Oyuncu kadrosundaki Jessica Lange, Gwyneth Paltrow, Ben Platt gibi isimlerle mükemmel paslaşmalara zemin hazırlayan The Politician, ikinci sezonunu merakla beklememize sebebiyet verecek başarılı bir ilk sezona imza atmış oldu. Şimdi sırada yeni kampanya ve yeni sezon heyecanı var.
Kaynak:
Aristoteles, Politika Çev.: Mete Tuncay, Remzi Kitabevi, İstanbul 1975