The Queen’s Gambit dizisindeki satranç sahnelerinde diyaloğa gerek duymadan çatışmanın nasıl yaratıldığını inceleyen bir video essay yayınlandı.
***Bu yazı The Queen’s Gambit ile ilgili keyif kaçırıcı detaylar (spoiler) içerir.***
Anya Taylor-Joy‘un başrolünde yer aldığı, Out of Sight ve Logan ile iki Oscar adaylığı kazanan Scott Frank’in yönettiği, Frank’in senaryosunu Don’t Look Now, The Preacher’s Wife ve The Witches filmlerinin senaristi olarak sinema dünyasında tanınan Allan Scott ile birlikte kaleme aldığı Netflix dizisi The Queen’s Gambit, son haftaların en çok konuşulan dizilerinden biri.
Beth Harmon isimli öksüz satranç dehasının sekiz yaşından yirmi iki yaşına kadar yaşadıklarını ve dünyanın en iyi satranç oyuncusu olma yolculuğunda madde bağımlılığına karşı verdiği mücadeleyi konu alan dizi, anlatısının merkezine satranç oyununu koyuyor. Fiziksel olarak çok fazla aksiyonu bulunmayan, düşük tempolu, rakibinin hamlelerini tahmin edip ona göre hareket ettiği, tamamen strateji üzerine kurulu bir oyun olan satranç, Beth’in hayatta varoluş mücadelesini simgeliyor.
Yaşadığı hayal kırıklıklarını, yalnızlığını satranca yönelterek bunu avantaja çeviren, suskunluğunu, içindeki öfkesini satranç sayesinde dışarı aktaran Beth, aynı zamanda madde bağımlılığına karşı bir mücadele de veriyor. İlk kez yetimhanede bağımlısı olduğu sakinleştirici hapları deneyen Beth, bu hapların etkisiyle zihninde sürekli satranç oynamaya başlıyor. Kazanma hırsı, daha doğrusu zaman içerisinde hırsa karşı geliştirdiği bağımlılığı bu şekilde dışa vuruyor. 64 karelik satranç tahtasında bir nevi kendi konfor alanını yaratıyor ve sınırlarını buna göre belirleyip hayatta kalma mücadelesini bu şekilde veriyor.
The Queen’s Gambit: Satrancı Anlatının Merkezine Yerleştiren Bir Dizi
Satranç ile hiç alâkası olmayan izleyicileri bile içerisine çeken dizinin alametifarikalarından birisi de unutulmaz satranç sahneleri. Satranç terimlerinin oldukça fazla kullanıldığı bu sahneler, Beth’in hırsı ve tutkusu sayesinde izleyici açısından izlemesi keyifli sahnelere dönüşüyor. Diyaloglardan ziyade jest ve mimiklerin ön planda olduğunu görüyoruz. Kamera hareketleri ve görsel efektlerin etkisiyle de hikâye akıcı bir şekilde ilerliyor ve sanki satrancı uzun bir süredir oynayan insanla aynı pencereden olaylara bakma şansına erişiyoruz. Öyle ki bir sonraki satranç sahnesini dört gözle beklemeye başlıyoruz.
Thomas Flight isimli YouTube kanalı ise Beth’in, Harry Melling’in canlandırdığı Harry Beltik ile oynadığı satranç oyununu derinlemesine inceliyor. Bir yandan kocaman gözleriyle yakın planlar aracılığıyla bize bakan Beth’in kazanma arzusunu görürken, diğer bir yandan rakibini ilk başta ciddiye almayan, hatta oyuna geç gelerek onu bekleten Harry’nin oyunun sonunda yenilgiyi kabullenişe tanık oluyoruz. Sadece erkeklerin katıldığı turnuvalarda tek kadın olarak yarışan Beth, rakibi Harry’i yendikten sonra satrancın erkek egemen dünyasında bir fark yaratıyor ve önyargıları kırmada oldukça önemli bir adım atıyor. Ancak kendisini kabul ettirmesi, süregelen cinsiyetçi yaklaşımı yeteneği ve zekasıyla kırması ise biraz zaman alıyor.
Beth’in Harry ile olan oyununa dönecek olursak, bu sahnenin sinematografik açıdan izleyiciyi tatmin ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Diyalog kullanımının oldukça az olduğu bu sahnede, kelimeler yerine bakışlar konuşuyor. Scott Frank, bu sahnede Beth ve Harry arasındaki rekabeti diyalog olmadan izleyiciye yansıtmak konusunda önemli bir sınav veriyor ve bu sınavın altından başarıyla kalkıyor. Anya Taylor-Joy’un oyunculuk performansı, Beth’in hırsını ve satranç dünyasındaki yükselişini başarılı bir şekilde izleyiciye aktarıyor.
Kurgusu ile beraber müzik kullanımından güç alan, satrancın ana karakter olarak yer aldığı bu sahneyi aşağıdan izleyebilirsiniz.