Bugün, bu kadar büyük bir sevginin çok az insana kısmet olduğu ülkemizde, neredeyse herkesin topyekün sevdiği Adile Naşit’in 30. ölüm yıldönümü.
‘’Gerçek adıyla Adela Özcan, yani Adile Naşit 16 Haziran 1930 yılında doğmuştur. Ermeni asıllı Adile Naşit’in babası insanları güldürmeye adamış ünlü Komik Naşit Bey, annesi de, dönemin ünlü kanto yıldızı Amelya Hanım’dır. Adile Naşit, ailesine katkıda bulunmak için on üç yaşında bir bayrak atölyesinde çalışmak zorunda kalır. O yıllarda tanıştığı Necdet Mahfi Ayral, onu Şehir Tiyatrosunun çocuk bölümüne aldırır. Tiyatrocu bir ailede, tiyatro ortamına doğan ve çocukluğu Şehzadebaşı’da, Direklerarası’da geçen Adile Naşit’in, ömrünün sonuna kadar sürecek sanat yaşamı böyle başlar.
1944 yılıdır; figüran olarak yer aldığı oyunda, bir gün oyunculardan biri hastalanınca onun yerine anne rolünde çıkar sahneye. On dört yaşındadır bu önemli ilk rolünde ve makyajla yaşlandırırlar. Yıllar sonra Muammer Karaca Tiyatrosu’nda “Masif İskemle” adlı oyunu oynuyorlardır. Artık yirmi beş yaşındadır fakat yine yaşlı bir kadını, Gülriz Sururi’nin 65 yaşındaki annesi rolünü oynuyordur. Oyunu izleyen Anadolu Film’in sahibinden film teklifi alır. Ertesi gün görüşmeye gittiğinde kapıyı açan ve “kimi aradınız” diye soran Hüseyin Peyda’ya, “Film için gelmiştim, beni çağırtmışsınız” der. Yanıt “Bir yanlışlık olacak biz sizi değil, oyundaki 65 yaşındaki kadını çağırdık” olur.
1946 yılında Muammer Karaca Tiyatrosu’na girer. Sahne yaşamındaki gücünü, yeteneğini on altı yıl çalıştığı bu tiyatroda ortaya koyar. 1950 yılında, Tiyatro Oyuncusu Ziya Keskiner’le evlenir. 15 Ağustos 1951’de doğan çocukları Ahmet 16 Haziran 1966’da yaşama veda eder.
1975 yılından itibaren hayatının sonuna kadar sürecek yeni bir perde açılıyordur Adile Naşit’in önünde: Beyaz perde. İlk kez 1947 yılına tanışmıştır aslında sinemayla; Seyfi Havaeri’nin yönettiği, Hadi Ün, Şükriye Atav ve Handan Adalı ile oynadıkları Yara filmiyle. Ara verdiği sinemaya, 1970’lerin hemen başında Beyoğlu Güzeli, Canım Kardeşim, Oh Olsun gibi Ertem Eğilmez filmleriyle dönüş yapan Adile Naşit, 1975 yılında on dört filmde oynar.
Uğur Dündar ve Hülya Koçyiğit’le oynadıkları İşte Hayat filmindeki başarılı oyunu ile Antalya Film Festivali’nde En Başarılı Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü kazanır.
Asıl çıkışını, yine Ertem Eğilmez filmleri olan Hababam Sınıfı ve Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı filmlerindeki Hafize Ana rolüyle ve Ergin Orbey’in yönettiği Bizim Aile filmindeki anne rolüyle yapar. Bizim Aile ile başlayan yufka yürekli fedakar anne rolleri Aile Şerefi, Gülen Gözler, Neşeli Günler gibi filmlerle sürer.”
Adile Naşit: Milyonların Kalbine Dokunabilmiş Bir İnsan
Gerçekten de çok sevilmiştir Adile Naşit. Vefatından sonra ırkçılığı, faşizanlığı asla kenara bırakmayan kötü insanların iğrenç ve saçma sapan uydurmaları ne mutlu ki koşulsuz, karşılıksız sevilmesini engelleyememiştir.
Aslında hep mutlu gördüğümüz, milyonlarca insanı kahkahaya boğan sevgili Adile Naşit’in yaşadığı çok büyük bir dram vardır. Adile Naşit’in oğlu Ahmet Naşit Keskiner’in kalbi doğuştan deliktir. Ameliyat olması gerekmektedir. O zamanlar Türkiye’de yapılamayan ameliyat için Adile Naşit’in sanatçı dostları, tiyatrolar ve gazeteler devreye girer. Gerekli para toplanıp Ahmet ameliyat için Amerika’ya gönderilir. Aslında Ameliyat başarılı geçer fakat daha sonra komaya giren genç Ahmet ne yazık ki 16 Haziran 1966’da, tam da Adile Naşit’in doğum gününden bir gün önce hayatını kaybeder. Oğlunun ölüm haberini İzmir’deki bir oyun öncesi alan Adile Naşit, bu habere rağmen sahneye çıkar ve bütün salonu güldürür, ama bu olay bütün hayatını değiştirir. Adile Naşit İzmir’den İstanbul’a geldiği uçaktan perişan bir halde iner. Bir daha da ne uçağa biner ne de doğum günü kutlar. Kendini tamamen tiyatroya ve sinemaya adar.
En başta da belirttiğim gibi Adile Naşit bu ülkenin en sevilen insanlarından biri olmuştur. Sinema serüveni unutulmaz filmlerdeki unutulmaz rolleriyle devam eden Adile Naşit, TRT’de (1981) Uykudan Önce adlı programda çok sevdiği minik yavrularına, çocuklara masallar anlatır. “Kuzucuklarım” diye seslendiği ve şen kahkahasıyla teker teker isimlerini sıraladığı çocuklar, onun masallarını dinlemeden uyumaz o günlerde.
Bugün 30’lu yaşlarında olan o nesil, her konusu açıldığında karakterlerinin gelişiminde büyük etkisi olan sevgili Adile Naşit’i saygı ve sevgiyle anar. O nesil, televizyonun karşısında Adile Naşit’in kendi ismini saymasını çok beklemiştir. Kendisine Türkiye Sineması’na olan katkılarından ve bir çok insanın hayatına yaptığı dokunuşlardan ötürü teşekkürü borç biliriz.
Ölümünün 30. yıldönümünde Adile Naşit’i sevgi, saygı, minnet ve özlemler anıyoruz.
Kaynak