Sinemanın karanlık tarafını etkileyen ve sevdiğimiz yönetmenlerin filmlerinde iz bırakmış Alman dışavurumculuğunun filmlerdeki yansımalarını derleyen keyifli bir video yayınlandı.
Toplumlar, yaşanan trajedilere her zaman tepki vermiştir. Bu tepkiler bizzat bir devrim niteliğinde idari ya da fiziksel olabildiği gibi sanatın insana tanıdığı özgürlük aracılığıyla da ortaya çıkabilir. Alman dışavurumculuğu da bu tepkinin sanata yansımış en güzel örneklerinden biridir ve bu tavır öyle etkili olmuştur ki sinemayı baştan sona etkisi altına almıştır.
Almanya’nın sosyolojik anlamda hala yaralarını sarmaya devam ettiği II. Dünya Savaşı, şüphesiz hem toplumsal düzeyde hem de sanat bazında derin etkiler bıraktı. Verilen büyük kayıplar, yaşanan akıl almaz baskılar, savaşın getirdiği karanlık hava o dönemde Alman sinemasını geniş ölçüde şekillendirdi. Alman dışavurumculuğu, her şeyin çok daha keskin olduğu, ışığın ve gölgenin de aynı şekilde keskin ve akıma özelliğini verecek şekilde kullanıldığı söylenebilir. The Cabinet of Dr. Caligari, Nosferatu Alman dışavurumculuğun akımın kendisiyle özdeşleşmiş ilk örnekleri olarak sıralanabilir. Alman dışavurumculuğunda çekim açıları da bürokratik bir eleştiri olarak filmlerde sık sık vurgulanır. Bir devlet görevlisinin devasa boyutlardaki masası karşısında küçülen halk tasvirleri bu duruma bir örnek.
Sinemaya damgasını vuran en önemli akımlardan biri olan Alman dışavurumculuğunu Tim Burton’ın filmlerinde yoğun olarak görmek mümkün. Guillermo Del Toro, Ridley Scott gibi isimler de bu akımdan etkilenen yönetmenlerin başında geliyor.