Bir en iyi veya en önemli filmler listesinden ziyade kendi kişisel tarihimde karşılaştığım ve benim için bir şekilde etki sahibi olmuş filmlerden bir seçki oluşturdum. Yazılar ise bu filmlere dair kısa notlar şeklinde.
Orçun Behram
Küçük Papatyalar – Sedmikrásky (1966)
Yönetmen: Vera Chytilová
FAMU’da 35mm’den Vera Chytilova eşliğinde izleme şansı bulmuştum. Genç yaşımda özgürce üretme iştahını arttıran, kişisel tarihimde önemli bir filmdi.
Elm Sokağı Kâbusu – A Nightmare on Elm Street (1984)
Yönetmen: Wes Craven
Korku sinemasının popüler başyapıtı. Kendini tekrar eden slasher furyasını çok zekice bir buluşla metamorfoza uğratan film, janrın bir çok anlamda gelişimi için de önemli bir rol oynadı. Her cinayetin başka bir kısa film olduğu seri, çocukluk yıllarımda gece yarısı bulunabilecek en iyi şeydi.
The Company of Wolves (1984)
Yönetmen: Neil Jordan
Film, kurtadam miti ile kırmızı başlıklı kız masalını gerçeküstücü bir biçimde bir araya getiriyor. Kendi öykü düşünme sürecime yakın bulduğum ve ilham aldığım bir başka film. 90’ların Kadıköy VCD’cilerinde rastlantısal bir keşifle izlemiştim.
Brazil (1985)
Yönetmen: Terry Gilliam
Bürokrasinin boğucu ve ahraz yapısından yaratılan dünya, distopik öykülerin en orijinallerinden. Kendisinden sonra gelen tür sinemasına önemli etkileri olan film, muazzam obje ve sahne tasarımları ile dolu.
Brain Damage (1988)
Yönetmen: Frank Henenlotter
Bağımlılık ve haz üzerine baştan aşağı 80’lere bürünmüş harika bir korku filmi. Benim için ise fazlasıyla nostaljik haz noktalarımdan.
Dark City (1998)
Yönetmen: Alex Proyas
Kendi dünyasını yaratma ve sahne tasarımı konusunda şaheser bir film. Pre-prodüksiyon süreçlerinde atmosfer ve ışıklandırma için sık başvurduğum referanslardan biri.
Werckmeister harmóniák (2000)
Yönetmenler: Béla Tarr ve Ágnes Hranitzky
Kendine has Doğu Avrupa melankolisi ve şiirselliği ile benim için çok özel bir film. Üniversitedeyken karşılaştığım açılış sahnesinden sonra uzun bir süre plan sekans okul ödevleri çekme hastalığına yakalanmıştım.
Dear Zachary: A Letter to a Son About His Father (2008)
Yönetmen: Kurt Kuenne
Son zamanlarda usulca bağımlılık geliştirdiğim suç belgesellerinin en etkileyicilerinden. Benzer bir bağımlılığı geliştirmek arzusundakiler için iyi bir başlangıç.
Bay Hiçkimse – Mr. Nobody (2009)
Yönetmen: Jaco Van Dormael
Epizodik bir biçimde kurulan film oldukça kompleks bir öyküyü ustalıkla bir araya getiriyor. Fizikte çift yarık deneyi olarak adlandırılan ve ontolojik olarak ciddi bir gizem oluşturan deneye referans olarak da enfes bir sahnesi mevcut.
Under the Shadow (2016)
Yönetmen: Babak Anvari
Dini değerlerin form değiştirmesiyle, korku sineması da başka korku kaynakları bulmaya başladı. Ben bu durumun korku sinemasında birbirinden bağımsız noktalardan gelişen bir harekete dönüşmeye başladığı kanısındayım. Under the Shadow ise bu “hareketin” en iyi örneklerinden.
Mother! (2017)
Yönetmen: Darren Aronofsky
Rosemary’s Baby ile beraber kadın bedeni ve toplum ilişkisi üzerine en güçlü filmlerden. Peşi sıra gelen Bunuelvari sahneler, kaygının zihinde ve imgelerde yarattığı kaosu etkileyici biçimde ortaya koyuyor.
Suspiria (2018)
Yönetmen: Luca Guadagnino
Evil Dead’le beraber son dönem yapılan korku yeniden çevrimleri arasında en başarılılarından. Orijinalinin kimyası kullanılarak bambaşka bir iş ortaya çıkarılmış. Film sahne sanatlarının ritmi ile kurgu ritmini kusursuzca bir araya getiriyor ve inanılmaz bir atmosfer yaratma becerisine sahip. Baştan sona imrenerek izledim.